31 Ocak 2010 Pazar

Çok Geç

31.01.2010 Denizlispor-Galatasaray


Oy sayımına daldığımızdan gönderimiz maç yazısı değidir; iki detayla çok kısa geçelim. Galatasaray 7. , Arda ise 2.kafa golünü buldu. Daha önceki golü Kewell'ın kornerinde yine Denizlispor maçında atmıştı. Denizlispor (sabahtan beri iki kez kontrol ettim) haftaya 3 puan alamazsa 20. haftalar göz önüne alındığında Türkiye liglerinin gelmiş geçmiş en başarısız takımı olacaktır. Zaten maçı Sabri yorumlayacak birazdan, bize de laf düşmez...

31.01.2010 Sivasspor-Fenerbahçe




Bugünkü maç dâhil lig ve kupada toplam 12 karşılaşma oynadı iki takım. İlk karşılaşmanın 6 Kasım 2005’de oynandığını varsayarsak ülkemin kadro öğütme alışkanlığını da hesaba kattığımızda Fenerbahçe’de 4 oyuncunun bugün yine görev aldığını belirtelim buna karşın kadrosunun değişmezlik özelliğinin büyük takıma nazaran daha baskın olması gereken Sivasspor’un kadrosunda o günden bugüne aktarılanlar Hayrettin Yerlikaya ve Mehmet Yıldız. Alex ise 11 karşılaşma ile Fenerbahçe’nin birinci oyuncusu, Hayrettin de 10 maçla kırmızı-beyazlıların vazgeçilmez oyuncusuydu. 12 maçın 6 tanesinde Fenerbahçe’nin 3 golden az atmadığını da ekleyelim. İlk tehlike 19:14’de Alex’in arka direğe kesmesinde Bilica ile geldi. 23:03 M.Topuz’un ara pası kaleci Akın Vardar’a gitmesi, 24:41’de Vederson’un pasında Topuz’un şutu direkten dönmesi Fenerbahçe’nin sonraki tehlikeleriydi. 26:33’de Nabil Taider’in sol dışını Volkan direk dibine yatarak kurtarıyor. 29:52’de ise Van Heerden pasını yumuşatan Selçuk Şahin içeriye çıkardığı topla Semih’i mutlu ediyordu. Geçen hafta, Van Heerden’in attığı bir pasın Abdurrahman Dereli tarafından yumuşatılmaması nedeniyle de Sivasspor ilk golü yemişti. 36:04’de Musa’nın tereddütlü pasıyla da aylarca süren sakatlığın hıncını alan Mehmet Yıldız’ın mükemmel golü Sivas’ın son tehlikesiydi. 56 dakika boyunca bir takım rakip sahada karambol bile yaratamaz mı?
İkinci yarıda tehlikeli! pozisyon niteliğinde 4 atak vardı dördü de gol oldu. Özellikle 2. gol alık defanslara en güzel örneklerden biridir. Sen hakem atışında topu rakibe atacaksın ve defansını neredeyse orta sahaya getiriyorsun. Sivasspor’un bek problemlerini geçen hafta sıklıkla dile getirdik. Özellikle Abdurrahman Dereli’nin gerçek bir bek olduğundan şüpheliyim ve Yerlikaya’nın da takım için önemini Fenerbahçe’nin son golünden anlayabilirsiniz. Fenerbahçe bu kadar sakin oynayarak 5 gol bulabiliyor geçen haftanın yarı eforunu sarfetmeden, rakip defansın halini siz düşünün. Sarı – lacivertlilerin Trabzonspor ile oynayacakları maçı bekliyorum zira iki takımın bende yarattığı izlenim şudur: Fenerbahçe Nuri Alço tarzı gazoza uyku hapıyla rakibini pasif hale getiriyor; Trabzonspor ise fena halde Coşkun…

Ek: Yıldız'ın şutu 112 km/saat

İbra Edilmek!

Gökhan "Açıksöz"



Video:Bu sene, maç sonu düzenlenen basın toplantılarında içerik açısından Ali İpek'i kim geçebilir ki derken Gökhan Tokgöz birinciliği aldı. İyi de oldu...

30.01.2010 Diyarbakırspor-Trabzonspor






İki takım arasında kuruluş zamanı açısından 1 senelik fark gözükse de kazanılmış başarılarla alakadar misil kelimesinin önüne herhangi bir sayı getiremeyiz. Bordo-mavililer bu başarıyı nasıl yakalamıştı? Şehir ve havalisindeki oyuncular için cazibe merkezi olmasının da ötesinde onları sahada işlemesiyle değil mi(Güntekin):)
Bugün ilk 11’de kim var? Hiç kimse…
Barış Ataş ve Abdullah Çetin Diyarbakır doğumlu olarak ilk başlama vuruşu yapılırken sahadayken Trabzonspor’un tekrardan yakalamak zorunda olduğu “çıpa atmış” bir gemisi var limanında ve sürekli olarak geminin paslanmasına sebebiyet verip diğer takımlara parça parça jilet sağlamaktan vazgeçmek zorundadır.

Lig Tv’ye maç öncesi takım şablonlarını kim hazırlıyorsa epeyce çalışması gerekmektedir. Bu kayıtla birlikte “ortalama konumlanmaya” göre kendim hazırlayacağım. Klavyemizi aşındırmaya başlayalım…

16:45’de Engin Baytar’ın mükemmel golüne kadar Diyarbakırspor’un sol kanat savunmasında çok ilginç şeyler oluyordu. Sol kanat neredeyse orta sahaya yapışık bir durumdaydı. Çoğunlukla işin hücum kısmını Celaleddin Koçak üstleniyordu ama garip bir şekilde Trabzonspor ataklarında Abbas-Celaleddin ikilisinden kim sol beke geçiyorsa diğeri de hemen savunma dörtlüsünün ortasına gelerek tıpa (çıpadan ayrı bir kavram) görevini üstlendi. Pasif süreç diyebileceğimiz duran top organizasyonları öncesindeki hazırlıkta da sol tarafı boşlamak Diyarbakırspor’a pahalıya patladı.
21:23’de Tjikuzu’nun ortasında Adnan’ın kafasının golün öncüsü olduğunu ancak klavyeye bastığım ilk yarı sonunda belirtebilirdim. 22:48’de ise tam evlere şenlik bir gol yedi Trabzonspor. Aklımın yerinde olduğu çeyrek yüzyıldır hiçbir gurbetçimize hava alanında veya Kapıkule’nin girişinde kılıç kalkan oynanmışlığını hatırlamamaktayım ama multi-misafirperver Egemen, Celaleddin Koçak’a bir ilki sergiledi. Bu hareketle Egemen, garip hareketler zincirine yeni halka ekledi ve devamında Tazemeta’nın kalecisiz kaleye golü geldi. Trabzon golden hemen sonra ipleri tekrar eline aldı ve bilindik baskısını kurmaya başladı. 25:11’de Barış Ataş’ın ceza sahası içinde vuruş yapmaya hazırlanan Alanzinho’nun topunu kesmesi, 28:57’de Alanzinho’nun kaleye giden vuruşunun Besim Abbas’a çarpıp kaleci Gökhan Tokgöz’e dönmesi, 30:05’de Engin’in kalenin haylice üzerinden giden şutu, 32:25’de Engin Baytar’ın pasında sol taraftan kaleyi sıyıran Colman, 36:38’de Umut Bulut’a çarpan! topun kaleci Gökhan Tokgöz’ün uzanmasıyla çizgiyi geçmemesi, 38:37’de Selçuk İnan’ın üst direği eskitmesi ve 38:57’de Colman’ın ortasını kafayla gole çeviren kahraman Baytar. Golde alkışlanması! gereken asıl adam ise Diyarbakırspor’un sağ kanat savunmacısı Abdullah Çetin’dir. Top Colman’ın ayaklarına gelmeden sihirli kürenin kornere gitmemesi için gösterdiği çabadır vurgulamak istediğim. Bırak gitsin…

İkinci yarı Ziyaettin Doğan’ın Burak Karaduman ve Erhan Şentürk’ü oyuna sürmesiyle başladı. Tam uykuya dalacakken 56:11’de Abdullah Çetin-Engin Baytar kapışması gerçekleşti. Zaten ikinci yarıda maçın başındaki eski yerine göçen Engin Baytar Abdullah Çetin’le hararetli anlar yaşıyordu. Gerginliği tek cümleyle özetlersek yalancı şahitliktir Çetin’in yaptığı… Sonrasında ise Baytar’ın daha da sinirlendiğini gören Güneş, mecburiyet gereği maçın kahramanına kancayı attı. Maçtaki yer değişimlerini ikinci resimde gördüğünüzden uzun uzadıya açıklamaya gerek yok; oyunun merkezinin Trabzon sahası olduğunu belirtsek yeterlidir. Son 49 dakikada sadece 3 pozisyon vardı. 64:00’da Erhan Şentürk’ün harcadığı pozisyon Diyarbakırspor’un beraberliğe doğru tek hamlesiydi. Pozisyon yaratıcısı yanlış görmediysem yine Egemen’di. Trabzonspor ise 68:11’de Alanzinho’nun sağdan ortasında Serkan’ın kafa şutunu ve 71:14’de Ceyhun’un şutunu gole çeviremedi. Serkan’ın kafa şutunun direkten dönmesinin ardından Umut Bulut’un hamlesinin kesilmesi penaltıdan başka bir şey değildir. Ömer Aysan ve Ferhat Öztorun’un hücuma katkılarının yeteri düzeyde olmaması Trabzon’un iki eksiğinden birisidir ve birincisine yazıda bolca değindik. Buna rağmen "Geldiler"Şu harfin düşmüş olup da farkedilmemesi ne garip...

Alttaki video Cale'nin dolandırılma! hikayesini içerir…

29 Ocak 2010 Cuma

29.01.2010 Antalyaspor-Beşiktaş






“Karnı burnunda kadının kuma teorisi” Ocak ve Ağustos sonundaki maç haftalarında saha içinden burnumuza x,y,z boyutlarında kokular yaymaya devam ediyor. Ultrasonografi çıktıktan sonra beyefendiler! bile 6 ay evvelinden yedi köye scoutlar ”seyretmen veya görücü” gönderip soyadı aktarımı araştırmalarına girebiliyorlar ama bu teorinin yaratılmasındaki bilim kurulları ise matematik olimpiyatları seremonisindeki aymazlık kafilesinin en önünde ofsayt bayrağı taşımaya devam edebiliyorlar. Başta Tabata olmak üzere değiştirilme veya sözleşme dondurulma sıkıntısındaydı belirli azınlık. Antalyaspor’u yakın bir şekilde takip etmediğimiz için gönderilme tehdidinin orada yaşanıp yaşanmadığını bilemeyeceğim ama Beşiktaş’ta Fink, Tello, Tabata üçgeninin Delgado’nun gelişiyle bir doğruya evirileceği ihtimaller arasındayken futbolcuların can havliyle oyuna asılması gözlerden kaçmadı. Tek maç özelinde bakarsak Tello diğer ikisine nazaran daha gevşek yapıda oynamıştır. Belki de bu seneki berbat performansının sadece Manu maçındaki golüyle sıfırlanma algısı da bu hükmümde yardımcı! etkendir. Yanılabiliriz ama berrak suda balık avlamak istersek sadece Rodrigo isimlisinin gideceğini söylemek 2012 kehanetinden daha tutarlı olacaktır. Bu son cümleyle de maça boğum noktası koyalım.
Öncelikle yukarıda resmini gördüğünüz saha içi şablonunda yer değişimlerini belirtelim. Antalyaspor’da Ertuğrul-Jedinak’ın, Beşiktaş’ta Sivok-Toramax ve Fink-Ernst’in yerleri değiştirilecektir. Antalyaspor'un sene başında ayrılan Uğur Kavuk’un eksikliğini ancak aylar sonra Erhan Güven’in kiralanmasıyla gidermiş olduğunu gördük. Takıma ısınıp, hücumda Korhan-Necati ikilisine destek çıktıkça da Uğur Kavuk’un takıma etkisine yakın bir performans görebiliriz kendisinden. Antalyaspor ilk yarıda Necati Ateş ve Eruğrul Arslan’ın aynı noktadan vurdukları aşırı yüksek şutlar dışında hiçbir yaratıcılık gösteremedi. Beşiktaş'ın ise 9:44’de Bobo ile biten Tabata kaynaklı organizasyonu dışında yürek hoplatacak bir şeyi yoktu. İlk yarıdan aklımızda ne kaldı dersek. Birincil olarak 15. dakikada İbrahim Üzülmez’in Erhan Güven’e şüpheli aut sonrasında “gelecek sezon görüşürüz” bakışıdır. İkincil olarak ise 18:48’de Tabata’nın Ronaldinho’ya özenip Ömer Çatkıç’ı David Seaman sandığı bir serbest vuruştur. Gol olsaydı ne ala. Üçüncülüğü ise Sivok'un ayakkabı fetişisti Tita’ya veriyorum…
İkinci yarıda iletkim olmadığından maçın kaç derece döndüğünü hesaplayamadım. 52:42’de Tabata’nın soldan ortasında Sivok’un çekiç darbesi ve devamındaki kornerden gelen penaltı golü. Penaltı konusunda ise yan hakemle hemfikirim. Görülmesi zor bir pozisyon, es geçilse sadece tekrarlardan dövünmekle yetiniriz. 56:24’de ise ligimizin Shrek’i Djiehoua’nın hoplaya zıplaya altıpasa girmesine Toramax’ın lastik ayakları engel oldu ki bu Antalyaspor hücumunun kritik 3 anından biriydi. 60:16’da Jedinak pasıyla hafif ölçekli Necati ve Rüştü düellosu izledik 60:48’de Nihat’ın yan ağlarla buluşması, 65:22’de Filip Holosko dikmesi…
67:55’de Djiheoua’nın kafa vuruşunda Ekrem Dağ’ın kambura yatarak penaltıya sebebiyet verme ihtimalini de gözden ırak tutmayalım. 62’de Beşiktaş’ta Necip ve Holosko’nun oyuna girmesiyle Fink sağ iç-açık arasında konumlandı 68:40’da Bobo’nun kaymasıyla biten Fink çabası ise kendisini benim için vazgeçilmez kılmıştır. 82:57’de ise oyuna henüz giren Veysel’in sol dipten ortasında Necati Ateş’in direk dibinden dışarı giden kafası da Antalyaspor adına maçın en makus anıydı. Detaylara bakalım. Ömer’in Ernst’e hareketi çirkinliğin önde gidenidir. Necip Necip’i Yeşilçam filmlerinin sahipsiz çocuğu mu sandınız Orhan Ak ve Tita. Kısıtlı kadrosu yüzünden sakatlık olmadığı sürece Antalyaspor fikstürün ortasında ligde kalmayı garantileyecektir. Beşiktaş ise Ernst’ten biraz daha fazla verim almak zorunda. Ataklarda baş rol almak için çok mu yorgun? Son detayımız ise tesadüften ibaret. Beşiktaş ile Antalyaspor ligde ilk maçlarını 11 Eylül 1982’de oynamıştır ve tarihlerindeki ilk gol penaltıdan gelmiştir. Şimdi gollerin açılışı ve kapanışlarının penaltıdan olması ile tekerrür klişesine girebilirdim eğer ki o penaltıyı Rüştü, Rasim Kara gibi gole çevirseydi…

26.01.2010 Radyocu




Video:Ali Ece'nin de konuk olduğu Bilgin Gökberk ve Buğra Acar'ın sundukları SkyTürk yapımı program...

28 Ocak 2010 Perşembe

Bu Alıntıyı Not Edin


Yıldıım Demirören'den 16 yıllık kabullenme, vizyon ve ardışık niyettir bu...
"Bizim jenerasyon babalarımız kadar başarılı değil. Onlar muhasebenin de, tamiratın da, pazarlamanın da en iyisini biliyorlarmış. Biz profesyonellerle götürmeye çalışıyoruz. Hepsini iyi bilmiyoruz. Oysa profesyoneller her şeyi bildiklerini iddia ettikleri kadar iyi yetişmiş değiller. Girişimcinin her konuda bilgisi olması gerekiyor"

Bu da son gönderidir kendisi hakkında. İsterse milyar dolar borca soksun umrumda değil efsanelerimizi harcamasın yeter...........................

Tottenham'da Brezilya Usülü Kutlama





Gomes önderliğinde kaleci antrenörü Tony Parks'ın unlu mamüle çevrilmesi...

25 Ocak 2010 Pazartesi

24.01.2010 Trabzonspor-Sivasspor





Yayın esnasında sağ üst köşeden skor olmasa da dakika almak için kafamı çevirebildiğimde zaman 12:55 idi. Ardışık kornerler, pozisyonlar, kanat bindirmeleri, ara paslar, derin toplar, uzun aktarımlar, arka direğe kesmeler…
O zaman diliminde Trabzonspor 6-0’a ulaşsa oynanan dominant futbol sebebiyle eminim ki Sivassporlular bile üzülmezdi. Hatta dilim 61. dakikayı kapsasa tribündeki konfeti gösterisinin unutulması ihtimali yüksektir.

Ligin ilk yarısında oyanan maçta ilk on birde yer alan oyunculardan 8 tanesi yine bordo-mavi formayla maçın başında sahaya çıkarken 4 tane de Sivassporlu'nun eş durumda olduğunu belirterek detaylara geçelim.

Ömer Aysan ve Serkan ile birlikte sağ tarafa duble yol döşenirken ikilinin işini kolaylaştıranlar ihaleye girmeyen Nabil Taider ve en iyi sözcüklerimle formsuz Ferhat idi. Trabzonsporlu ikilinin bindirmeleriyle abandone olan Ferhat Bıkmaz’ın Karadeniz basıncında vurgun yemesi Umut Bulut golüyle başladı. Golden önceki hata fitilini ateşleyen Abdurrahman Dereli’yi unutursak Ferhat Bıkmaz’a haksızlık ederiz. 20. dakikada kafa topunu garip bir şekilde savuşturan ve van Heerden’in pasını yumuşatamayan Dereli de en az Bıkmaz kadar hatalıdır. Trabzonspor Ş.Güneş öncesinde de ilk golleri en erken bulan takım olsa da Şenol Güneş ile bu ortalamanın 5 dakika daha geriye çekildiğini belirtmiştik ve deprem düdüğü çaldığında Trabzonspor dalgasının kıyıya yine zamanında vurduğunu söyleyebiliriz. 28. dakikada, Muhsin Ertuğral’ın Nabil’i oyundan alması da geç kalmış doğru kararlar sınıfına katılabilir ama hocanın unuttuğu bir şey daha vardı ki o da Ferhat Bıkmaz’ın aşırı dağılmış hali idi. Muhsin Eruğral “Şimdi, Agbetu yardım eder de toparlarız” demiştir muhakkak ama Ferhat’ın ceza sahası içinde topu kaptırması ve de üstüne üstlük topu yeniden ayağına geçirmek için anlamsız faulüyle gelen Colman’ın penaltı golü huzurumuza henüz 30. dakikada yıkılmış Sivasspor’u getirdi. Bundan sonraki 4-5 dakika iki takım da orta sahayı boşlayıp beşer oyuncularını karşılıklı olarak ceza sahaları önlerinde paylaştırdılar. Sivasspor’un golünde ise organize ataktan bahsetmekten söz etmemiz mümkün değildir. Golün basit analizini yapalım. Sivasspor Trabzonspor’un sol kanadından köşe atışı kazanır. O sırada dikkatimi çeken şey ise Cale’nin sol ayaklı olmasından mütevellit Trabzon kalesinin sağ tarafını korumak için konumlanmasıdır. Arka direği de kontrol etmeyen bir oyuncuyu kanadından almak, ani bir topla sol dibinize rahatça inen Erman Kılıç’tan size gol olarak geri döner.
İkinci yarıda Colman çıkana kadar sıkıcı bir oyun izledik. Sivasspor, Kamanan’ın sürekli geriye gelerek pozisyon yaratma isteği, Agbetu’nun sol kanatı işlevli hale getirmesi ve biraz da Erman Kılıç bencilliğiyle 20-25 dakika Trabzonspor’dan daha etkin gözüktü. Özellikle oyuncu değişimindeki tercihiyle Şenol Güneş’i tebrik etmek gerekiyor. İkinci yarıda sürekli biçimde olasılıkları hesaplamakta yavaş davranan Engin Baytar’ın oyunda kalmamasını bekliyordum ama içimden de “Baytar’ı çıkartırsa korkak yaftası yer” cümlesini geçirmedim değil. (Ülkenin futbol algısı bu olunca rakiplerine koz vermemesi nedeniyle zorunlu bir teşekkürdür.) Colman’ı çıkartıp Ceyhun Gülselam’ı sahaya alması Selçuk İnan’ın Sivasspor ceza sahası çevresinde rahatça dolaşabilmesinin önünü açtı. Bununla birlikte Selçuk’un Umut’un ikinci golündeki yardımı da Güneş’in değişiminin kreması oldu. Maçın birçok adamı seçilebilir ama oyum hem Egemen’i toparlaması hem de en azından bu maçta ileriye çıkarak göğün mutlak hâkimi olan Giray Kaçar’a gidecektir.
Muhsin Ertuğral ve Şenol Güneş ülkenin iki yüz akı ve maç esnasında epeyce çarpıştılar. Şenol Güneş daha geç gelmesine rağmen takımını Ertuğral’dan daha iyi tanıyor. Ertuğral ise sağ beke Uğur Kavuk’u yerleştirir sol beke de asi Hayrettin’i affederse çok rahatlıkla ligde kalacaktır.
76. dakikadaki Alanzinho'nun topuk pasına ise gerçek üstü diyorum. Hem gereksizlik hem de yüksek beceri açısından...
altta:Trabzonlu Şirinler

Yedi Bela Hüsnü...



Dünkü Galatasaray maçında hakeme bela okuyan Ahmet Arı'nın da asistiyle yıllar evvel yaşanmış komik! bir olayı aktaracaktık. Buyrun küpürün kendisi konuşsun...

Allah Aşkına Başlıklarınıza Maç Sonucunu Yazmayın!


Dahili ve harici kim varsa. Her türlü maç zevkine limon sıkanlara bu lafım...

Sana da Güle Güle

Bizimkiler dizisinin unutulmaz karakterlerinden "muhasebe müdürü"ne can vermiş Erdinç Dinçer yaşamını yitirdi. Bizimkiler'den bir sahneyle anımsatmaktan başka yapacak bir şey yok. Elveda...

24 Ocak 2010 Pazar

24.01.2010 Galatasaray-Gaziantepspor





İkindi vakti şiir gibi Trabzonspor izlemişiz. Ali Sami Yen Stadyumu’ndaki maça doygun gözlerle bakacaktık. Yine de ilk yarıdan 18+7 adamın vasatı yakalamaları güzeldi. Belki kudretli İskandinav tanrılarının Fimbulwinter büyüsüyle kurtları sahaya sokup birkaç topçuyu götürmesi de fena olmazdı. (Saha kenarında polis köpekleri olsa aynı işi kotarabilirlerdi.) Neyse ki +lardan Maya olanı yan hakeme bela okuyup iğnesini düşürünce en azından bu maçlık Hades’in soyunma odasını şereflendirdi. Limoni hakem-oyuncu ilişkilerinden komik! bir olayı yarın yazacağım.
Özellikle kaygan sahalarda arkanızda ekstra bir adam olması sizin avantajınızadır buna rağmen Ahmet Arısız Gaziantepspor’un öyle ya da böyle tek yönlü dirençli futboluna sadece bol alkış gönderebiliriz. Galatasaray’da belki de iklimini bulduğundan ilk 60 dakika Caner Erkin’in etkin futbolunu izledik. (Rusya’da eş koşullardaki havalarda ve zeminlerde muhakkak oynamıştır.) Buna Antep’in sağ kanat hücumcusunun atılmasının dışında bakmamız gerekir çünkü Caner 11’e 11 oynanan süreçte de çok iyi futbol sergiliyordu.
Aklımı çelen bir soru da neden maçta ceza sahası dışından çekilen tüm şutların Elano Blumer’den geldiğidir?
Galatasaraylı taraftarlar Elano değişikliği esnasında Nonda’nın çıkmasını beklediklerinden biraz tepki gösterdiler. Ben de kendi adıma Elano veya Nonda değil Barış Özbek’in bu maçta pek faydalı olmadığını düşündüğümden Elano’nun çıkmasına şaşırdım. Nonda’nın harcadığı fırsatlara tekrardan baktığımda Galatasaraylıların Rijkaard’a tepkisini yadırgadığım söylenemez. 2:40’da Caner'in ortasında, 35:07’de Arda’nın ortasında, 42:25’de Arda’nın Mahmut’tan dönen şutunda, 58:11’de penaltıda ve son olarak 60:37’de Nonda’ya kabiliyetsiz! ön takısı getirmişiz.
74:11’de Murat Ceylan henüz oyuna girmişken Zurita’nın hatasıyla M.S. ile duran toptan bir gol daha kazandı sarı-kırmızılılar. Bu kadar uzaktan kullanılan atışta neden arka direkteki adam kaçırılır?
Yeni transferlerden Lucas Neill ise sadece Leo Franco ile bağıntısız gözüktü…
Julio Cesar de Souza’nın dirsekleri de gözden kaçmasın…

23 Ocak 2010 Cumartesi

İnönü Stadı'nda Son 42 Yılda Ertelenen Maçlar

Bugünkü maçın ardından İnönü Stadı’nda 42 yıllık süreçte ertelenen maçları çıkardım Kararların bazıları komik, bazıları küçük düşürücü. Sonuçta futbol federasyonumuzun zihniyetinin yıllardır değişmediğinin en önemli göstergesidir bu ertelemeler. Yağmur nedeniyle ertelenen maçlar ne hikmetse Kasım ayına denk gelmiştir ve kar yağışları ise sürekli Şubat ayında kırmızı topu görmemize yol açmıştır. Federasyon geçmişe biraz bakarsa fikstürdeki çarpıklıklar giderilebilir.


20.11.1968
Fenerbahçe-Ajax Avrupa Şampiyon kulüpler kupası maçı ertelenmiştir.

Resimde hakem Riter Josef topun en azından 25 cm zıplamasını beklemektedir. Stadın ülkenin yükünü artık çekemeyecek olmasının resmidir ve hakemin “ben tarla hakemi değilim ve hayatımda böyle bir berbat zemin görmedim” cümleleri dışarıya karşı duyulan mahcubiyeti daha da arttırmıştır…


20.11.1969
Beşiktaş B-Galatasaray B maçı ertelenir.

Yukarıdaki olaydan sonra pek kızamasam da maalesef zihniyetimizin 41 yılda zerre değişmediğinin en güzel örneğidir. Maç zeminin bozulmaması nedeniyle ertelenir.



11.02.1970
Camialtı-Demirspor maçı erteleneir.

Garip ertelemelerin başında gelen bu olayı Camialtı yöneticisi Atilla Türe anlatsın:
“Maçın hakemi Nejat Şener FIFA kokartlı olmasından dolayı herhalde amatör küme maçı yönetmek istemiyordu ve maçtan önce soyunma odasına gelip futbolculara “soyunmayın” dedi. Nedeni sorulduğunda ise “birazdan şiddetli yağmur başlayacak” şeklinde bir cümle kullandı.

09.02.1975

Galatasaray-Eskişehirspor maçı ertelenir.

Süha Özgermi’nin de bulunduğu GS heyeti hakem Ertuğrul Akbay ile sahayı gezerler. Hakem sahanın karla kapla olması ve tipi yağışının sürmesi nedeniyle maçı erteler.
Haber (belki de yazım hatasıdır!) şu cümle ile bitmektedir.
Hakemin karını İnönü Stadı’nda bulunanlar da kabul etmişlerdir.


29.10.1978

Fenerbahçe-Diyarbakır maçı şiddetli yağmur nedeniyle bir gün sonrasına ertelenir.

Gazeteden olduğu gibi aktaralım:
“Hakem Talat Tokat, karşılaşmanın başlamasına 1 saat 45 dakika önce zemini kontrol etti ve bu sahada futbol oynamak olanaksız. Kötü hava koşulları devam ederse, maçı ileri bir tarihe erteleyebiliriz dedi. Diyarbakırsporlu yöneticiler erteleme kararı ile güç durumda kaldıklarını ve 200 bin lira zarara girdiklerini söylediler.”

O zaman İnönü Stadı'nı gören 3 odalı bir dairenin 550 bin lira olduğunu ekleyeyim.


21.02.1983
Beşiktaş-Ankaragücü maçı İnönü Stadı'nın zemininin buzla kaplı olması nedeniyle ikinci kez ertelenir(20.02.1983). Karla kaplı sahada herhangi bir temizleme çalışması yapılmadığı İçin hakem Sadık Deda tarafından ertelenen maçın yeniden ertelenmesi kararını yine Sadık Deda verir.

23.02.1983
BJK-Giresunspor Federasyon Kupası mücadelesi ertelenir.

14.02.1985
Galatasaray ile Fenerbahçe arasında İnönü’de oynanması gereken müsabaka yoğun kar yağışının olması nedeniyle maçın hakemi Yusuf Namoğlu tarafından ertelenir. İslam Çupi ise "İstanbul'un silecekleri çalışmıyor" başlıklı yazısında 2 günde 3.5 santimetrelik karı temizlemeyenlere çatıyordu.




23.02.1992
Bakırköyspor-Fenerbahçe maçı ertelenir.
İnönü’deki yoğun yağış nedeniyle maç hakem Serdar Çakır tarafından ertelenmiştir. O gün 36 ayrı karşılaşmanın daha tehir haberi gelmiştir. Fenerbahçe başkanı Metin Aşık seyirci gelmez derken Venglos halinden memnundur. Bakırköyspor cephesi ise federasyonun ve hakemlerin Fenerbahçe'nin adından korktukları için böyle bir karar aldıklarını ileri sürmüştür.


14.02.2004
Ülke genelindeki yoğun kar yağışı nedeniyle Denizlispor kafilesi yollarda perişan olarak İstanbul’a gelebilmiştir. Önce hava yolu denenmiştir, olmamıştır; Kütahya’ya kadar karayolu seçeneğini kullanmışlardır yolda kaldıklarından bu sefer de kafile Pamukkale ve Meram ekspreslerine bölüştürülür. Pamukkale ekspresindekiler İstanbul’a gelirlerken Arifiye’de trenin üç vagonu raydan çıkar 7 futbolcu kazadan şans eseri kurtulur. (Haydarpaşa'dan vapura da bindelerseJules Verne okumalarına gerek yoktur)
Lucescu maçın oynanması için ısrarcı olur(Kaza sonrası pişman olur). Federasyon Denizlisporluların yorgunluğunu göz önünde bulundurarak maçı 19 saat erteler.


Bundan sonra iki tane bonus var.

Erteleme 14.08.1974'de gerçekleşir. Maç Galatasaray ile Adana Demirspor arasında İnönü Stadı'nda oynanacaktır. Yalnız Adana Demirspor Kıbrıs Barış Harekatı nedeniyle havaalanları kapalı olduğundan hiçbir uçak bulamaz ve maç ertelenir...

İkincisi Erol Demirkol'un mükemmel zamanlamasıyla ortaya çıkan o an Mehmet Cansun ve Fatih Altaylı baş rollerde...
Tabii bunun erteleme ile ne alakası var diyebilirsiniz. Fotonun yayınlandığı 22.12.2001'de Galatasaray-Yozgat maçı ertelenmiş ve Yozgat'ta seyircisi binbir türlü sefalet çekmiştir...

Liverpool-Galatasaray Hattı


Bir sol bek, bir orta saha, bir de sağ açık eksik. Sola faal adaylardan Riise veya Aurelio. Orta sahaya Lucas, sağa da Kuyt'u getirdiler mi zincir tamamlanmış olur...

22 Ocak 2010 Cuma

22.01.2010 Fenerbahçe-Denizlispor







İlk devredeki maçtan 7 Fenerbahçeli(Volkan Demirel, Emre Belözoğlu, Gökçek Vederson, Daniel Gonzalez Güiza, Cristian Mark Junio Nascımento Oliveira Baronı, Andre Clarindo Dos Santos, Fabio Alves Da Silva) ilk on birdeki yerini korurken Denizlispor’da 5 oyuncu(Özden Öngün, Branimir Bajic, Darryl Bevon Roberts, Douglas Daniel Braga, Emıl Rosenov Angelov) sahadaki yerini aldı.
Fenerbahçe’de izlemekten zevk aldığım 3 oyuncudan ikisi (Alex ve Gökhan Gönül) saha dışında biri de (Özer Hurmacı) yedek sırasındayken maça yoğun yağıştan başka ne etki katabilirdi. Bu havalar futbol tarihine o kadar güzel anlar bırakıyor ki(Galatasaray-Werder Bremen, İsviçre-Türkiye saniyesinde aklıma gelenler)…
Kalite yine bize uzak olsa da belirsizliğe razıyız anlayacağınız. Denizlispor ilk golü bulduğu hiçbir maçı kazanamamış tek takım ve bu maçta da harfiyen kurallarına uydular.
Sağdan sayalım:
Roberts-Angelov-Engin-Güray’dan oluşan dörtlü bir hücum hattını görünce epeyce heyecanlandım. Yaklaşık 20 dakika 4-2-4’e yakın dizilişle sahayı parsellemiş takıma acaba zarfını kullanacaktım ki acele etmemenin yine iyi bir huy olduğunu anladım. Son 70 dakika Youla’nın 81’deki golü de dahil sahanın tek hakimiydi Fenerbahçe. Alex’siz düzenlerinde klasik şablonlarını sahaya koydular. Bilindik olduklarından fazlaca kafa ütülemeyeceğim. Tek yetersiz ismin Bekir İrtegün olduğunu söyleyebiliriz zaten asıl yerinde değil ve de kendisinden yurdun son 10 yıldaki en iyi sağ bekinin performansını görmemiz imkânsızdır. Aslında birkaç çabası oldu ileriye doğru ama çabadan öteye gidemedi. Bu sahada defansif açıdan herhangi bir çaba göstermemesi gereken Fenerbahçe savunması 61 dakikalık rehavetle ve 45 metrelik bir uyuklamayla nazarımda sınıfta kalmıştır. Pozisyonda Bilica’ya kızanlarınız olabilir ama uğursuz laflar Lugano’ya sarf edilmeli. Andre Clarindo Dos Santos’un hakiki golü sahanın açık ara en iyi oyuncusu olacak(skor yazarlığı seziyorum) Özden Öngün için sonun başlangıcı oldu. Sonrasında Denizli kümeye diyen taraftara hain evlat Youla cevap verdi. Denizlispor’un golünden sonra zerre ümitlenmedim. “Netcede”
Özer Hurmacı’nın ayağını hokey sopası olarak kullandığı ve sonunda yampiri gol sevinçleri listesinde kendine yer bulduracak skora şahit olduk. 2. ve 3. golde Gökhan Ünal’ın gole çevirmesi gereken pozisyonları değerlendiremeyip de Fenerbahçe’nin goller bulması manidar mıdır? Uygun tabir “Eğri gemi doğru sefer” …
Denizlispor’da savunmayı üstlenmiş Bajic’in pas yüzdesine olumlu katkısını görmedim keza topa arkasını dönen defans adamları listeme ekledim. Braga ve Berberovic’le orta sahada tutunmaya çalışsalar da işleri kolay değil. Angelov’un nefesi yetersiz. Muhakkak 7 puandan fazla alacaklardır ama Süper Lig’de kalırlarsa Bülent Korkmazlı Erciyesspor’dan 1000 kat daha büyük bir mucizeye imza atacaklardır.
Emre Belözoğlu’nu kişisel olarak tanıyanınız varsa. Ona şu soruyu sormanızı rica edeceğim. PS’de veya PC’de futbol oynarken “kırmızı kart olmasın” opsiyonunu mu kullanıyor?
Hakem ise haftanın hatasına imza atarak Semih’in mükemmel bir pozisyonu kesti. Şu Pozisyona endirekt atış verilir mi?
Denizlispor’a Youla transferinden (Rıza Çalımbay’a karşı sevgimizden) dolayı epeyce sinirlendim. Sitelerinde Denizlispor’un renklerinin Darüşşafaka’dan geldiği belirtiliyor. Darüşşafaka’nın amacı nedir? Babasız çocukların eğitimini üstlenmek, babasını hançerleyenlere yardım etmek değil.
Maçın adamı ise Şükrü Saraçoğlu zeminidir...

HEMEN ONUN ADI GELİR


Okuyacaklarınız yüksek dozda varsayım içermektedir…

Herhangisinin işini kaybetmesi için bir laf etmek, baskı kurmak veya şantaj yapmak kesinlikle iç yurdumun hudutları dâhiline sızamaz. Bunu izleyen birkaç satırda kişinin kendini haklı çıkartmak için uydurduğu ve ruhunu sıyırmış kirin, arınmaya engel olmadığını zannedeceksiniz.

Mesel 1

Özbeöz Romalı olmasak da popüler kültürün parçası olarak forumlardaki dimağ fırtınasında cevizini(dolayısıyla içindeki kıvrımlı et parçasını) kıyıya sağ salim kıyıya ulaştırmaya çabaladığımız zamanlarda çeşitli klavyelerden Gökhan schwarZANegger’e(e’yi unutmadım) “git ulan artık; senin gibi futbolcuları Taksim Stadı’nda … ; yönetim uyuma şu adamı gönder” vb. gelen sayısala çevrilmemiş sözel tepkiler fışkırıyordu. Peki, hastalıkta ve sağlıkta; iyi günde ve kötü günde; burada, şurada ve orada herhangisinin işini kaybetmemesi gerektiğine inanan iç sesim ne diyordu. “Bir işçinin sözleşmesi veya ona kâğıt üzerinde biçilen sözün ömrü neyse işveren bu belgeye uymak zorundadır. Fevri davranarak CAS liginde zirveye oynayabiliriz ama bunun neticesinde yeni nesilden de hiçbir zaman dalkılıç İngilizlerin tabiriyle one-club men bulamazsınız. Sonuçta Gökhan Zan duşa kabin, cam sehpa veya matkapla alakadar bir sakatlık geçirmemiştir.” Sakatlıklarından öte oyun bilgisizliği neticesinde kendisiyle sözleşme bitince anlaşmanın uzatılmaması taraftarıydım. Neyse ki gökteki yıldız gönüllerdeki ay taleplerimize istemeden de kulak misafiri olarak ülkemize blogdaşların( ki ben artık gündelikçi olduğumuzu düşünüyorum) da belirttiği gibi “Ferrari, Neill”’i kazandırmıştır. Bunlara iki Çek’i de ilave edenleriniz şüphesiz olmuştur.

Bu iç rahatlatmanın ardından 2, 3, 4 ve 5. meseller çatal dilim-kurgu kavramına girecektir. İsterseniz gıybetime ortak olup cehennemde yanabilir istemezseniz kendi cennetinizdeki Firdevs yani cennet Bahçesinde tasasızca salınabilirsiniz. Uyarımı yaptım.

Kronolojik bir sıra izleyeceğiz…

Mesel 2

“Okay Karacan Habertürk’ten ayrılıyor”

Bilinmezi en çok olan şeylerden biridir bu mesel. Ağdaki çeşitli haber kaynaklarında farklı senaryolar bulunmaktadır. Kimisi Erdoğan Aktaş’a bağlıyor kimisi de yayın politikası değişip daha çok rating toplanması için Okay Karacan’la Habertürk’ün yollarının ayrıldığını yazıyor. Bense bunların dışındaki bir şekilde (elimdeki tek veriye dayanarak)yazımın esas kişisine bağlıyorum. Yazının esas kişisini en dipte anlayabilirsiniz. Ben Okay Karacan’ın son yayınını 2008’in son günlerinde Hakan Bilal Kutlualp’in katıldığı program olarak bilmekteyim. Bu sayede başkanlık sistemi hakkında da epeyce bilgilendik. Yıldızların kulübe kazandırılmasındaki rolüyle kendisini şu an Galatasaray’da başarılı işler çıkaran Haldun Üstünel’in öncülü olarak niteleyebiliriz. Okay Karacan’ın ayrılmasının nedenini elbette yakın çevresi bilir ama olayı yeni varsayımla günah keçimiz Abdurrahman Y. Çelebi’ye bağlayabilir miyiz?

Mesel 3

“90 Dakika klasiği biter”

Yukarıdaki ankette seçeneklerden biridir “ 90 Dakika” ama alt başlıkta “biter” geniş zamanlıdır. Nafiledir de belki yıldızlar formaya kaymaz ise mucizelerden ümit kesmeyiz. Kenan Onuk’suz onulmaz olsa da vücuduna Mehmet Demirkol ile adrenalin pompalayan bir yapıdayken entrikalar vb ile garipleşen ve tık diye giden bir klasikten bahsediyoruz. Vilmodite uğramışlardan en boyun eğmeyen Babaoğlu aslında bazı şeyleri önceden belirtiyordu. Peki, kimdi bu yoksa yine mi A.Y. Çelebi. Sanmam diyordu H.U. ama biz şimdiye kadar dümenini kıvırmayan Babaoğlu’na bakalım.

Mesel 4

“E.T. Kadıköy Toro’suna karşı”

Burasının niye A.Y. Çelebi’ye bağlandığını gerçekten bilemiyorum. Bu olay kesinlikle ben ve benim gibi Beşiktaşlılara yıllar sonra yine canlı maç izleme kapısının açıldığının müjdesidir. Baştaki iç rahatlatmada da belirttiğim üzere hiçbir zaman “E.T.” gitsin demedim. 3 yıldır TRT 3’ün yayınlarını 72 saat sonra beklemek zorunda kalmanın ne demek olduğunu siz bir düşünün. Kendisi kanalda kalsa ben bir beş yıl daha beklerdim. Biz kendi çilemizi çekecektik. Nihayetinde bir şahıs milyon kazansa bile benim gibi 3. kişilerin onun ekmeğine laf etme hakkı yoktur. Bu son olayda kâhinler kürelerinde yine A.Y. Çelebi’yi görüyorlar.

Mesel 5’ten önce döküm alalım zira 5. şık benim kendi teorim ve kanun olacağına eminim!

Hepimiz birilerini hedef gösterebiliyoruz ve adını çıkardığımızda günah keçisi örneğinde olduğu gibi her şeyi ona yüklüyoruz. Yaptığı veya yapmadığı ne varsa. Bu siyasi hayatta da böyle, hayatın siyasetinde de. Bir kişinin üzerine kara bulut getirdiğinizde yıldırımına muhakkak katlanmak zorunda kalabilirsiniz. Misal dün gece Total Futbol’u beklerken (Perşembe tekrarı var deniyor ben rastlamadım) Son Nokta programında Taraf gazetesinde darbe ve NTV haberlerini yapan M. Baransu’nun hakkında suçlamalarda bulunduğu kişilerle(general, binbaşı vd.) “Maya” dergisinde birlikte çalıştığını öğreniyoruz. Günümüz o kadar beter ki tüm bunlar kurgu da olabilir rastlantı da …

Bir kelimeye sorgusuz inanmak veya tümden reddetmek ne kadar kolay…

Ülkenin spor dalını kemiren bir sanal keçiden vazgeçiyorum ama bir mesel daha var…

Mesel 5

“Kim kaldırdı”

Bu tasvirini ortaya koyduğumuzu hala tanımlamayanlar içindir. En tepede bir resim gördünüz sizce pozisyon tekrarlarındaki beliren o R’yi kim kaldırdı. Belki de en büyük suçlu olan R değil mi bize ofsaydı, yanlı(ş) kararları, hayalet golleri göstererek.

Yine mi günah keçisi

Tanıdın, değil mi?

Hah, işte sadece bu meselde kesinlikle o…


20 Ocak 2010 Çarşamba

19 Ocak 2010 Salı

TSL İLK YARI SİFTAH SAATİ VE REAKSİYON SÜRELERİ

2008 Avrupa Şampiyonası’nda “A”2/5(İsviçre ve Çek Cumhuriyeti galibiyetleri) ve “B”1/5(Hırvatistan beraberliği) oranıyla geri dönüşümüzden sonra ligimizin hangi karakterde olduğuna göz gezdirelim. 17 haftada toplam 140 maç oynamışız. Normalde 153 maç oynanması gerekirken Gökçekler sebebiyle 13 maç eksideyiz. Merak etmesinler, düzenin bozulmaması için (ilk 4 haftalık süreç) grafiklerde Ankaraspor’a yer verdim. Bu 140 maçtan geriye düşen takımın 3 puan alarak bitirdiği maç sayısı 20 ve bu 1/7’lik oran 2008 Avrupa Şampiyonası’na oranla 2.8 kat daha düşük ”A”. Selam olsun benim süper defanslarıma berbat forvetlerime!). Belki ligimizde geri götürdüğümüz maçları berabere bitime oranımız 2008’e “B” eşittir diyorum. Toplam 25 maçta geriye düşen takımlar beraberliği kurtarabilmişler. 2008 burada yine 1.12 kat fazla gözükmektedir. Karakterimiz nasıl bozuldu ki bir yılda…
Ülkemizde ilk gollerin atıldığı anların ortalaması 38.94 dakika olarak gözüküyor.
Eskişehir, Gaziantep ve Galatasaray'a karşı laubali davranışlar sergilemeyin...

Grafiklerden sonra her takımın belirgin özelliklerini yazdım.














ANKARAGÜCÜ
Hikmet Karaman’ın işine son verdikleri 12. haftada 13/12(puan/maç) oranını tutturan Ankaragücü Hikmet Karaman’dan sonra 4/5 orana düştü. İlk 12 haftada gol attıkları 7 hafta bulunuyordu ve bu maçlardaki ilk gollerinin kaleyle buluşması ortalama olarak 48 dakikaydı.
Kalan 5 haftada ise 63 dakikalık bir ortalama vardır. İlk 12 haftalık dönemde 3 maçta ilk golü atma başarısını gösterirlerken kalan 5 haftada 1 sayısını görüyoruz. İlk 12 hafta ilk golü atmalarının neticesinde 5 puan(3 maçta) toplarlarken geri kalan 5 haftada 3 puan(1 maçta) aldıkların görüyoruz. İlk 12 haftada geriye düştükleri 3 maçtan 5 puan toplarlarken geriye kalan 5 haftada geri düşmelerinin ardından puan toplayamadılar.

ANKARASPOR
Aşağıya bir yel esti…

ANTALYASPOR
İlk golü bulduğu maç sayısı Beşiktaş, Bursaspor ve Galatasaray ile aynı iken ligdeki sıralamaları açık bir şekilde savunma sorunlarını belli ediyor. Maçtaki ilk golleri atmaları neticesinde 20 puan almaları kendilerine kümede kalma konusunda iyicene avantaj sağladı zira geri düştükleri maçlarda alabildikleri tek puan 15. haftada Gaziantepspor’dan alınan beraberlikle geldi. Gol attıkları 13 maçta ilk gollerinin ortalama süresi 26.77 dakika ve bu da onları ligin 2. en hızlı golcü takımı yapıyor.

BEŞİKTAŞ
Beşiktaş için söylenebilecek tek olumlu şey ilk golü attıkları maçlarda sahayı puansız terk etmemeleri olacaktır. Olumsuz taraf ise Beşiktaş’ın ilk golü atamadığı maçlarda aldığı toplam puan “0” yazıyla “sıfır”. Denizlispor bile direnç gösterip 2 puan alabilmişken Beşiktaş’ın hiç puan alamaması garip bir durum. İlk gollerinin ortalama süresi 42.37 dakika. Sonuç olarak Beşiktaş’a karşı geri düşerseniz maçı kazanma şansınız %0 iken ilk golü attığınız anda maçı kazanma şansınız %100. Tabii ki 0-0 biten yani gol atılmayan maçlar hariçtir ki dahil olsa da oranlar az evvel ki oranlar için değişmiyor.

BURSASPOR
Bursaspor’un öne çıkan bir özelliği yok. İlk gollerinin ortalama süresi 40.93 dakika, geriye düştüklerinde ise ortalama reaksiyon süreleri 26.47 dakikadır ve öne geçtiklerinde (ikinci golü atmamışlarsa) ortalama dayanma süreleri 22.33 dakikadır.

BÜYÜKŞEHİR
Geriye düştükleri toplam 3 maçta (ikinci golü yememişlerse) ortalama reaksiyon verme süresinde 15.33 dakika ile 3. sıradalar. İlk gollerini genelde ikinci yarıda buluyorlar(7/13).


DENİZLİSPOR
Denizlispor, Eskişehirspor’la birlikte maçtaki ilk golü atma oranında en altta yer alıyor. Toplamda 3 maçta ilk golü bulmuşlar ama maalesef Pandora’nın kutusunu açarak hepsinden de 0 çekmişler(2. Hafta Galatasaray 1-4, 9. Hafta Bursaspor 2-3, 10. Hafta Kasımpaşaspor 1-3). Tekstildeki durgunluğun kentte açtığı yara futbolun da iltihaplanmasına yol açmış…


DİYARBAKIRSPOR
Diyarbakırspor ilk 4 haftada 7 gol bulmasına rağmen kalan 13 haftada 10 gol bulmuştur. +3 Ankaraspor averajını çıkardığımızda pek parlak bir tablo ortaya çıkmıyor. 4. haftadan sonra ilk golü atamadıkları maçlarda kazandıkları puan sayısı 1 iken ilk 4 haftada 4 idi.

ESKİŞEHİRSPOR
Beşiktaş kaynaklı bir başka teknik direktör olan Mehmet Özdilek’e karşı Rıza Çalımbay zıt bir performans gösteriyor. Direncin ülkemdeki en büyük temsilcisinin eline bu sezon kimse su dökemeyecek gibi gözüküyor. Maçlarda sadece 3 kez ilk golü bulmalarına karşın puan cetvelinde 9. sırada bulunmak hiç de kolay bir iş değil. Kendi durumlarındaki benzer bir takım olan Denizlispor’un ligin en fazla düşme korkusu yaşayan takımı(böyle bir korku var mı -relegation phobia-) olduğunu herkes biliyor. Maçtaki ilk golü bulamadıklarında bile 9 puan topladılar ve bu kategoride 3. sıradalar.


FENERBAHÇE
Ligin en steril takımı konumundalar sadece Beşiktaş maçında gol bulamadılar ve Ankaraspor maçını devre dışı bırakırsak (12/16) %75 oranla maçlardaki ilk golü buldular. “Comeback prince” Gaziantepspor maçında öne geçmelerine rağmen puansız geri döndüler. İşi ilk 30 dakikada bitiriyorlar. Psikolojilerinin geri dönüşlere yetip yetmeyeceğini hep beraber göreceğiz.

GALATASARAY
Galatasaray 4 maçta ilk golü atamamasına rağmen bu tetrattan 12 puanla çıkarak ligin geri dönüş kralı oldu. 38.53 dakika ilk golleri bulma süresidir. Ligde 2-0 geriye düşüp de 3 puan alabilen tek takım olmaları da şaşırtıcı gelmiyor.


GAZİANTEPSPOR
Gaziantepspor’u geri dönüşün prensi olarak nitelendirebiliriz. Galatasaray’dan sadece 2 puan gerideler bu klasmanda ve bunu başarırkenki reaksiyon süreleri ortalaması tam 47.83 dakikadır. Ankaraspor’un olmadığını hesaba katarsak çok büyük bir sayı olarak gözüküyor. 6 maçta geri düşüp puan çıkarmışlar ve bu kadar fazla geri düşerek puan alabilen takım yok. Galatasaray’dan tek eksik yönleri bunları galibiyete dönüştürememiş olmalarıdır. 2. ve 3. hafta ilk gollerinin dakikaları sırasıyla 81 ve 82. Bu da gösteriyor ki maça eklenen süre ile Gaziantep’in puan çıkarma olasılığı doğru orantılıdır…


GENÇLERBİRLİĞİ
Galatasaray ile birlikte 2-0 geriden gelip puan kazanan tek takım. Tek fark 7. haftada oynanan bu maçta Trabzonspor’dan beraberlik koparmalarıdır. En hızlı gol bulan 3. takım konumundalar.



KASIMPAŞA
Kasımpaşa ise Yılmaz Vural gelene kadar ilk golü atamadığı maçlarda puan toplayamazken kendisinin dönemiyle eş duruma düştüğünde 7 puan almayı başarabilmiştir. Tek eksikleri öne geçtikten sonra uzun süre dayanamamasıdır. İkinci golü bulamadılarsa rakibin skoru 1-1’ e dengelemesi 19.86 dakikadır.


KAYSERİSPOR
Yapısı Beşiktaş’a benziyor tek fark ise gelen topları öyle veya böyle kaleye sokacak bir golcüsü olmasıdır.


MANİSASPOR
Manisaspor ilk gollerini genellikle ikinci yarılarda buluyor. Onlarda ilk golü bulamadıklarında çok zorlanıyor(sadece iki puan kazanmışlar).




SİVASSPOR
Bülent Uygun’la ilk 8 haftada 4 puan alan Sivasspor, Muhsin Ertuğral’la kendisine 13 puan daha ekledi. İlk 8 haftada ilk golü attığı dakikaların ortalaması 61 iken kalan 9 haftada 45.82 dakikaya gerilemiştir. İlk golü attıkları 4 maçı da kazanırlarken geriye düştükleri sadece bir maçtan bir puan çıkartabilmişlerdir.



TRABZONSPOR
İlk gol açısından 23.3 dakikayla ligin en hızlı takımı Trabzonspor. Şenol Güneş ile bu 18 dakikaya düşmüş gözüküyor. Toplam 9 maçta ilk golü bulmuşlar. İlk golü attıkları halde 2 maç kaybetmişler.
Related Posts with Thumbnails