22 Aralık 2009 Salı

Futbolun Adresini Yutanlar


Ernst yerleşim anlamında ilk defa Fink'in gerisine düşmüştü. 442 röportajında ileri uca yakınken daha fazla gayret sarf ettiğini belirtişini göz önüne aldığımızda ufarak efor düş(ür)mesinde bile kontrolündeki sahanın hakkını layıkıyla verebilirdi ama bugünkü oyalamalarla üzerimde "Fabian stratejisini" çok iyi uygulamıştır.
Şimdi bizim Tello'nun boya dolu performansına gelelim. Kornerlerdeki zihniyet değişikliği fosforlu kalem kadar belirgin olsa da oyun içi unsurlarda kuru boyalarla çöp adam ve sinüsoidal dağların arasına çubuklara geçirilmiş güneş yapamayacak bir yeteneksizliğe saplanmış durumda gözüküyor.
Ferrari'yi sanayiye bırakmışsın. İşlerin aksamasın diye de sana bir şeyler uydurmuşlar. Bunun sonucunda yeni bir deyim olan "defansın göz kemiğini" kurmak kaçınılmazdır. Savunma oyuncularının maske takma frekansının artması kalecilerin eldiven giymesine paralel bir zarureti doğurabilir.
Nobre'den bir Dirk Kuijt yaratmak ise Serdar Özkan'ın aklına ikinci çalım girişimini düşürmemekten daha zor gözüküyor. Belirli aşamadan sonra zaten saçmalıklardan tebessümlük şeyler çıkartmaya çabalıyorsunuz. Önceki maçtan Kerem Öncel'in domuz gribinden acaba kaç kişi etkilendi cümlesi, bu maçtan İbrahim Üzülmez'in peyniri kovalayıp ayağa kalkması hatırlanıyor ve maç devam ediyor.
Sonra Manisa "üç gönder bir gol" le mutlu sona ulaşıyor. Korcan, Fevzi mevzisini öyle ya da böyle hakediyor. Ve ben Korcan'la askerde aynı birliğe düşmüyor. Daha çok gencim.


Not:Bugün Fanatik'te Serkan Kırıntılı haberini okuduğumda "Ulan! çocuğun ilk gününde böyle bir haber yazılır mı" diye mırıl mırıl şeyler söyledim. Çocuk bir gün için rahatça düşlerini yazabilecekti. Günün akşamında ise gerçekten düşeyazdı. En büyük temennim Fevzi psikozuna girmemesidir. Kırmızı cümleler ters manyeldir...

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails