30 Kasım 2010 Salı

. ve .


Y.D.=Çok kötü bir başkan. Kulübü gözyaşlarıyla yönetmeye çalışıyor ama Alice gibi küçülünce o gözyaşları içinde boğulma tehlikesi geçiriyor. Enerji sektöründeki pozitif ivme kendisine kulübe rahatça borç verme imkânı sunuyor. Son aylarda konuşmamasıyla, tavsiyelerde bulunmasıyla bütün tabloyu ters çevirebilir lakin radyoaktif oyuncuları transfer ediyor.

R.D.=Beşiktaş’ın potansiyel başkanı, Y.D. işlerin başına geçtiğinde kulüp yönetimine talip olabilir. Eğer tribünlerde edilen küfre karşı tavrını netleştirirse Y.D.’den çok daha iyi bir başkan olur.

İ.Ü.=Lakabını bir Osmanlı padişahından almaktadır. Herkes kendisini top sürerken yere bakmakla suçlarken, kendisi sahaya atılan madeni paraları topluyordu. Bu nedenle İzmit’in büyük bir bölümü kendisinindir. Son dönemlerde millette atacak para kalmadığından futbola dönüp içindeki Carlos’u “orta”ya çıkarmıştır.

S.E.=Kod adı Grizz. Beşiktaş’ın kara kutusu. Bir cümle 10 saniye sürecekken içindeki kelimelerin 3-4 tane eşanlamlısını söyleyerek zamanı uzatan biridir. Dilbilgisinin kuvvetli olduğu gerçektir. Hakemleri koruma içgüdüsü vardır. MHK’nın potansiyel başkanı olabilir. Çocuğu da Beşiktaş öz kaynak düzeninden yetişmiştir.

S.Y.=Kıskanç imparator. Cümlelerin başıyla sonu bile tutarsızlık gösterebilir. Atlıkarınca futbolcuların piridir. Sahada sadece oynamak için yaratılmıştır. Oturduğu yerden gol atmada mahirdir. Gece hayatına düşkündür. Sağ elle yazar, solla çakar.

F.T.=Gururlu, mağrur, İngilizcesi beginner, İtalyancası intermediate, argosu advanced.Galatasaray'ın tarihini değiştirenlerin başında geliyor. Sevmeyeni de kendisini seviyor. İsviçre bankasında hesabı bulunamaz!

A.P.= Gerçekten anlaşılamıyor. 90’ların başındaki kararları Galatasaray’ı 2000’lerin takımı olmaktan alıkoymuşken F.T.’nin gelişiyle paçasını kurtarmıştır. Siyasette başarısız olmuştur. Futbolda başarısız olması çok daha mümkündür. A.S. ile iki kardeşten daha ötedirler. Habil-Kabil olmazsa kodumuz format 1905:

H.Ş.: Galatasaray’ı nefretle sevenlerin başını çekiyor. Futbol camiasında etki alanı çok geniş. Muhafazakâr kanallarda gözyaşı dökmeyi seviyor. Kalbine hükmedebilseydi şu an başta bulunanı devirecek potansiyele sahipti.

A.Y.= Modern Neron ama despot değil. Türkiye’deki çoğu başkan gibi inşaat sektöründe söz sahibidir. Son ana kadar transfer yapmaz bu da hocalara güvenmediğini gösterir. Küfürden güya nefret eder. Rakiplerini başta ekarte eder. Taraftarları sevmez gibi gözükse de hakkını teslim ederler. En büyük şansı Y.D.ve A.P.’dir.

E.B.= Eğer savaşlar çim sahalar üzerinde yapılsaydı muhakkak A.H.’in en büyük rakibi olurdu. Özünde iyi ama yeşili görünce delirmektedir. G.H. kramponlarını temizlemeseydi, şu an bir hiçti.

D.L.=Anakin Skywalker mı Darth Vader mi belli değil. Dönüşümleri çok hızlı olmaktadır. Sürekli cezaya eğilimli bir yapısı vardır. Uruguay’ın medar-ı iftiharı. Kulübe hiçbir Uruguaylı önermemesiyle ileride menajer olamayacağını göstermiştir.

devam edebilir...

22 Kasım 2010 Pazartesi

Lak Lak Testinde Birinci Gelmek ya da Sevdasız Prekazi



Star Wars’tan bir kare bana Lig Tv’nin ikili maç anlatımını çağrıştırıyor. Basketbol karşılaşmasında Çetin Yılmaz’ın neredeyse akademik tavrı maça değer katan şeylerden biriydi. Kanalda maç anlatanların hepsinin bilgisi kilometrelerce üzerimizdedir; kabul ederim lakin sevdasız bir Prekazi bulmak zor mudur? Biraz daha az konuşulsa iyi mi olur? Bir de ileride futbolcuların ismi bilgisayar oyunlarındaki gibi tepelerinde yazsa o boşluğu nasıl dolduracaklar? Maç radyoya aktarıldığı için mi böyle oynanıyor?
Haftalar evvel ikili sistemin uygulanmadığı bir maçta (Ekişehirspor vs x - emin değilim) anlatım yerindeki kameraya dönülüp maçın iki dakika kaçırılmasına ne diyeyim(tahminen Süper Gol’e rapor veriliyordu). Yine siz nöbetçi bir spiker gönderin ne olur ne olmaz. "Sevdasız Prekaziler" bulmaya gayret edin...

21 Kasım 2010 Pazar

'66

*Güne Pascal Nouma’nın “kötü kadın” benzetmesiyle başladım. Kime dedi? Hepsi kayıtlarda mevcut.
Sohbetin diğer safhalarındaydı beni ilgilendiren konu: Rodrigo’lardan birini diğerine üstün tutması. Herkesin günah yüklediği adamlardan biri olmak ve bunu taşımak gerçekten zordur. Pascal kariyerinde taraftardan korktuğundan dolayı daha iyi oynamaya çabaladığını belirtince de herhalde Filip’in dün akşam çıkış tüneline gidemeyen ürkek bir yaratık halini almasıyla empati kurabilirdi. Holosko’nun oyunuyla Beşiktaş’ın titrinin örtüşmeyeceğine inananlardanım lakin futbolcuya bu denli feci tavır koymak anlaşılır bir şey değil. Kara listeye Tabata’nın girmesi de an meselesidir. Guti süper iletken, Tabata yarı iletken ve dün de aslının olmadığı yerde görevini yerine getirmiştir. Bu adam hala 8 milyon avro kurbanı olmaktadır.
*Schuster’in halini ise sorgu odasındaki şüpheliye eş tutuyorum. Orada da sorgunun başını şüphelimiz kendisine yöneltilen sorularıa verdiği cevaplarla alaya almaktadır sonra zaman geçer ve yeni kanıtlar önüne serilmeye başladığında hemen suratı gerilir. İlk cümlesi de ”Avukatımı istiyorum” dur. Kayzer gibi elini kolunu sallaya sallaya gideceğini bilse bile…
Sorunum oynatmak istediği futbolla değil. Oyuncusunu satan bir yapısı da yok gördüğümüz kadarıyla. Aslında yüreğime ilk lekeyi düşüren Tayfur Havutçu olayıdır ve bu olguyu herhangi bir sözlük yazsam şöyle açıklayabilirim: Herhangi bir Ralli’de sırf co-pilot’unu yanında istememesinden ötürü arabayı iki katlı hale getirip tüm aerodinamik yapısını değiştirmek
*Futbola bakış açımı bir kez daha kelimelere dökeyim. Bir teknik adam iki yıl boyunca görevinde kalmalıdır; skorlar ne olursa olsun. Kulübe bir alışkanlık kazandırılacaksa en önemlilerinden biri bu olmalıdır. Böylelikle oyuncu arşivleri taradığında! her teknik adamın en az 2 yıl kulüpte kalmış olduğunu görecek ve tavrını ona göre belirleyecektir.
Kaldı ki benim için Avrupa Kupası’nı baharmışsın gibi beklemek yeter de artar…
*Devamında ilk yarının son 25 dakikası boyunca Gaziantepspor’un iyi sayılabilecek futboluna baktım. Golcü ve çakma da olsa bir Ernst bulurlarsa belanın Paris’i olurlar. Olcan ve Serdar sene başından beri ekleye ekleye geliyorlar. Antalyaspor puanları ise hep Tita’nın topla buluşmasına endeksli.
*Zurnanın zırt dediği yere gelmek için çeyrek porsiyonla yetindiğim maçı yarıda kesiyorum. Eğer Revna Demirören, İtalyan kulüplerinde örneklerine rastladığımız üzere Beşiktaş başkanlığına gelecekse bugünkü yapmadıklarıyla istifasını baştan vermiş oldu. Yanındaki oğluyla ilk küfrü duyduğu anda salonu terk etmiyorsa o zaman bazı şeylerin önüne geçilemez. Çok utandım maçı izlerken. Hakemleri de maç boyunca sadece bir hata yapmalarından ötürü tebrik edelim. Cafe Crown ya da Cola Turka’dan vazgeçilmedikçe ligin rekabet ortamı dengesiz kalmaya mahkûmdur. Oradan aldıkları paraları futbola aktaranlar olsa bile geçerlidir önceki cümle…
*Son 42 dakikasında ise Trabzon tuşuna bastım. Es-Es hücum ruhunu zaten Sivas’a göndermişti, Sivas’tan da Buca aktarmalı bir transatlantik getirmişti. Trabzon’da koskocaman bir yüzer yapı gördük 2. yarıda. Hele bir kare var ki tüm sözlerimin yerine geçer. (üşeniyorum videoları taramaya, resmi şimdilik koyamıyorum)
*Bir pozisyonda Volkan Yaman ayağına darbe aldı ve kameralar göstermese de(taç çizgisinin dibinde olduğundan) oyunu durdurmadan saha kenarına çıkarak tedavisini oldu(galiba). “Vay be! İşte futbolcu dediğin böyle olmalı” dedim. Dakikalar geçti Trabzonspor’un sağ taç çizgisinin dışına Doğa Kaya düştü, hakem Abay oyunu devam ettirdi,Trabzonlu bir oyuncu(Jaja) 10 saniye sonra rakip oyuncuların işaret etmesiyle topu taca attı. Kameralar Doğa Kaya’ya yöneldi. O taç çizgisinin dışında kalan adamken sahanın 2 metre içinde kıvranandı artık benim için. Pes…
*Engin Baytar, Burak’a hiç görülmedik bir pas atan adam, çıkarken yaptığını anlayamıyorum…
*Galatasaray’ın 2 Kayseri’nin de 1 penaltısı güme gitmiş midir? Hiç şüphemiz yok.
Kayseri’yi şimdiye kadar bu kadar zorlayan takım olmamıştı. Haftaya kendi adıma korkuyorum.
Pino ne kadar iyi oynarsa oynasın, şu takım Ali Lukunku’yu bile arıyor!
Santana’nın bugün basireti kördüğümdü, aynı durum Blumer için de geçerliydi…
Kaldırım’ın manevra kabiliyeti, oyuna katkısı iyi ama tıpkı İsmail Köybaşı gibi direkt rakibine dalan bir yapısı var. Sinirleri tahrip edicidir.
*Kayseri uzun topları ekseriyetle Ali Turan’ın tarafına oynadı. Buna anlam veremedim. Ali Turan çıkmakta zorlanan bir adam olduğundan sürekli ofsaytı bozmaktadır. Defanstaki diğer üçlüsü de tek çizgi halinde öne çıkmaktadır. Bu pozisyonda siz defans olarak rakibin soluna mı uzun toplar atarsınız yoksa sağına mı? Kayserispor, Balta tarafına pek ağırlık vermedi…
*Top, kendi oyuncularının isabetsiz şutlarıyla, tribünlere gittiğinde bu kadar sevinen taraftar da görmemiştim…
*Cenk Ergün de her kulüpte olmaz kıymetini bilin…(Futbolcular da altına bez bağlasın tuvalete bile gidemezler!)
*32 – 33 arası Ufuk Ceylan yine bir yerler uçuyordu, fark eden oldu mu?

18 Kasım 2010 Perşembe

Son Duayı Kursakta Bırakmak

Haberi okuduğumda evdeki herkesle vedalaşmıştım ama bir de kaynağına bakayım dedim...

orjinALİ

14 Kasım 2010 Pazar

Jaja Vu


O golü attığında ülke futboluna çomak sokacağını kimse bilemezdi. Kharkiv- Jaja- 40 metre - Hakan - Sağlam- anahtar kelimeleri ile bir destan yazılabilir miydi?
Ertuğrul Sağlam yazdı...
Aslında çomak sokacağını kimse bilemezdi cümlesi kulübün en tepesindeki adamın bahtsızlığından ötürü pek bir anlam ifade etmiyor çünkü o kararlar neticesinde bir Uefa Kupası, dört Ukrayna şampiyonluğu, bir Dünya Kupası, bir de Türkiye şampiyonluğuyla hormonlu bir kelebek etkisi yaşandı. Geçmişi ajite etmekten pek keyif almasam da gerçekler bunlar. Uefa Kupası ve 4 Ukrayna şampiyonluğuna zaman ve şartlar dolayısıyla karşı çıkanlar olabilir...
O efsaneyi başlatan Jaja bugünse son sayfaya "the end" yazmıştır...
Jardel'den sonra ülkeye gelmiş en saf gol vuruşu yapan Brezilyalı; tek fark ise koşu mesafeleri...
Zaten zekası üst düzeyken fosfor depolamasıyla ligin ikinci yarısında en az 3 maçta "1-0 gol: Jaja-Karşılaşma sona erdi" alt yazısı okunacaktır...

Bursasporlular ilk golde Vederson'a kızmaktadırlar. Aslında teknik olarak doğru bir iş yaptı kendisi ve geri pası kaleye doğru oynamadı. Şiddeti ayarlayamaması haftanın golüne yol açtı. Eğer sorun şiddette değil de kaleden ne kadar uzakta olduğunu hesaplayamamaksa futbolu bırakabilir. O ismiyle zaten parasız kalmaz.
Seneye Bursaspor'un kalecisi değişirse pek şaşırmam. Ivankov'un bu sezonki düşüşü hiçbir şekilde açıklanamaz.
Fenerbahçe de tekrarı yaşayanlardan...
Her şeyi bir kenara bıraktım... Aykut Kocaman'ın maç sonunda gözünü hiçbir yere sabitleyip sanki sufle alırmışçasına demeç vermesine ne demeli?
Saha dışı sahanın içinden daha bulanık...
Antep'in ise bir Brezilyalı'ya yenik düşmesi ironinin alası...Bu sefer sadece milliyetler değişti sonuç ise sabit...
Tabata ile Ivan de Souza'yı değiştirsek mi?
Türkiye liglerindeki en kötü oyuncu uzak ara Ahmet Arı'dır.
Popov olsaydı ne olurdu? Bir düşünün hele...
Related Posts with Thumbnails