17 Eylül 2010 Cuma

Dün Gece Avrupa Ligi #1


Maç özetleri bile Avrupa Ligi’nin Şampiyonlar Ligi’ne ne denli yaklaştığını gösteriyor. Barcelona’nın ve kopyacısı Arsenal’ın futbollarını dışarıda bırakırsak makasın uçları birbirine değer. Şampiyonlar Ligi’nde 16 maça karşın Avrupa Ligi’ndeki 24 maçın zevkli maç potansiyelini yüzde 50 arttırması da bunda etken olabilir.
Beşiktaş’ın “küçük” takım olarak görülmesinin nimetlerini maçlarımızın D-Smart’tan yayınlanmaması ile görüyoruz. (Belki de UEFA “açık kanalı” şart koşmuştur. Bilgim yok) Star TV ile gelen bu pası ilk yarının sonunda sızarak kullanamadım. Yataktan gol diyerek fırlamam ayrı bir komedi, golün kimin attığını bilmeden, tezahürat için tribüne yüzünü dönen taraftardan farksızdım. Onlar da maçta olanlardan bihaber, ben de…
Sabri Ugan’ın sürekli HD yayının vurgusunu yapması sahanın berbat haliyle hiçbir anlam  taşımıyor Maç Kavacık Stadı’nda oynansa pek de fark etmeyiz. Stadın ismi yanlış değilse oranın manzarası da fena değildi. Kasımpaşaspor niye Atatürk Olimpiyat Stadı’nında oynamaz. Maçları İBB ile ayrı haftalarda oynansa bile neden İnönü’de oynamaktadır. İnter ve AC Milan bile sahalarını bu kadar sık kullanmıyorlar. Bu iş fena boyutlara gidiyor. Dün de gördüğümüz üzere şut atmadan evvel topun sekmesi bile binlerce lira kaybettirebilir.
Artık sahaya bakışımız Sivok’un gelişiyle kim gidecek yönündedir. Futbolcu borsasında her maç farklı bir oyuncunun hissesi dibi görüyor. CSKA Sofya maçında da Holosko dip yapan futbolcuların başında geliyor. Kendisi sürekli Baros gibi ortada oynamak istediğini belirtse de orada da pek fark yaratamayacak. Potansiyel yeteneğini tam olarak göremediğimize inanıyorum ve Tello gibi hep cepten yemektedir. Sonları umarım benzeşmez. İnönü’deki (ikinci)Wien  maçının daha kolay olacağını düşünsem de sahanın Aralık ortasında berbatlık derecesinin artma ihtimali çok büyük bir sorundur. Beşiktaş’ın bu seneki en önemli maçı bu ay sonunda Viyana’da oynanacaktır. Bu maça beraberlik iyidir gözüyle bakmamız grup liderliğinin uzaklaşmasının yanı sıra Sofya’daki maçın üzerine stres yüklemek anlamına gelir.

.
Gecenin adamı ise A grubundan çıktı. 22 yaşındaki Letonyalı Rudnevs; Torino’da Juve’ye karşı üçleme yaptı. Aşağıda da gecenin en güzel 5 golünü ekledim. Son golünü  orada görebilirsiniz. City ise tam kadro çıkarak gelecek senelerde Şampiyonlar Ligi’nde üst torbalarda yer almak için ciddiyet göstermiştir. Jo da golüyle katkıda bulundu.
Bu sene, Young Boys maçlarını merak eden kitlenin içerisindeyim. İdeal kadrolarından uzak olsalar da Stuttgart maçından beraberlik çıkarmalarını bekliyordum. Olmadı. Cacau’nun penaltı golüyle maçtan koptular ve ikinci yarıda iki tane daha yediler. Sonuncusu Serdar Taşçı’dan geldi. Getafe de evinde yenik duruma düşse bile maçı 2-1 aldı. Odense’nin golünden sonra gol sevincine katılan oyuncular arasında Thomas Helveg’i görünce okkalı bir küfür patlattım. Adamın içine Roger Milla kaçmış…
Sporting’in Liedson’un yokluğunda Lille deplasmanından galibiyet çıkartması kendilerini 2010-11 sezonunda fırsat bulursam izleyeceğim takımlar arasına koydu. Bu hafta sonu Benfica ile maçlarını izlemek gerekiyor. Levski de Joazinho’nun muhteşem golüyle coşarak maçı 3-2 aldı.
Aris ise Selanik’te resmen bir Güney Amerika takımı kıvamında; stadı, seyircisi, oyuncularıyla. Eski Beşiktaşlı Ronaldo’yu defansta kullanıyorlar. Forvetlerinde pırpır Ruiz var Barcelona kökenli Javito ile geçen yılın şampiyonunu devirdiler. Leverkusen Helmes’in üçlemesiyle maçı 4-0 kazandı. Bu adamı Beşiktaş’ın hücum hattında görmek için her şeyimi verebilirim. Denk geldiğimde maçlarını kaçırmıyorum. Dünya Kupası’nda forma bulamadı ama öbür ay bizim karşımıza çıkar mı çıkar. Hiç belli olmaz…
D, E, F ve G gruplarında beni heyecanlandıracak sadece Villarreal vardı. Zagrep’ten çıkamadılar.
Kharkiv bu sene başında bence Avrupa’da fayda/fiyat açısından en iyi transferlerden birini gerçekleştirdi ve oyuncudan inanılmaz verim alıyor. Cleiton Xavier’den bahsediyorum. Brezilya’da özellikle asistlerde(gollerde) harika performans sergiliyordu. Umarım ülkeme gelir. PSV de herhalde rakibine bir kere şans verdi. Sonrasında fazlaca pozisyon bulsalar da Sampdoria’nın gömülmesi neticesinde sadece bir gol buldular. Aslında buldukları golde de rakibin aşırı gömülmesinin de faydasını gördüler.
Dortmund-Karpaty maçını bir yerlerden bulmak gerekiyor. Dramatik maç ancak böyle olabilir. 17 Nisan 2005 aklıma geldi maçın gidişatına baktığımızda. Nuri Şahin’in penaltısına Götze’nin iki vuruşu ve Lucas Barrios’un harika golü eklense de Dortmund’un alık defansı Karpaty’e 3 gol hediye etti. Sevilla ise ava giderken avlananlardan.Braga maçında da böylelerdi. Sıkıntı var :)
N’Gog aslında Fransa’nın Liverpool’a değil Liverpool’un Fransa Milli Takımı’na hediyesi olacaktır. Çok şey bekliyorum bu adamdan. Soğukkanlılığına fiziksel kuvvetini de eklemeye başladı. Gol vuruşları zaten yüzdeli. Napoli ise De Sanctis’e rağmen gol yemedi ve beraberlik aldı.
Porto bizim grubun lideri olacak gibi ama Q7 artık bizde…
Goller sırasıyla
Joazinho-Levski
Del Piero-Juventus
Rudnevs-Poznan
Barrios-Dortmund
Kerzhakov-Zenit

7 yorum:

Pamukk dedi ki...

1maçı açık kanaldan yayınlamak zorundalardı. e başka takım kalmayınca mecburen stardan yayınlanıyor ve böyle devam edecek.. beeter ol dsmart.

Cartalete dedi ki...

Del Piero'nun golü, Joaozinho'nun tekrar gibi durmuş. :)
Ancak sorun şu ki; Del Piero'nun sol ayağı 1. seçenek değil. Adam büyük futbolcu.

Futbolsuz yapamayan bir insandan, her zamanki gibi güzel bir genel değerlendirme okuduk.

Lev Kom dedi ki...

Başka takımlar olsaydı bile yine Beşiktaş maçı açık kanaldan yayınlanırdı. Bundan eminim. :)

Pamukk dedi ki...

doğrudur. "küçük" takımız.

Lev Kom dedi ki...

Sağolasın Mustafa. Okul ritmi pek bir şey yazdırmıyor. Sana Hakan Şükür röportajı sözüm var. Araya Ramazan girdi. Metin dosyasını kaybetmişim. Tekrar yazınca koyacağım.

Adsız dedi ki...

herşey güzelde resimdeki kız neci???

Lev Kom dedi ki...

Taraftarlarımızdan biri.

Related Posts with Thumbnails