11 Eylül 2011 Pazar

Fenerbahçe’de bir Cantona olsa, Ne güzeldi bu ülke





Aslında var bir Kan-tona...Ama 3 yaklaşık… Soyadı Kan-er… Adı Esat… Nam-ı diğer Fındık Esat…Küçük Esat… Fenerbahçe Cumhuriyeti’nden öğrenmiştim adını…Biraz araştırma sonucunda torunu Ayşe Uras’ın kendisi için hazırladığı belgeselle karşılaştım…”O Benim Efsanem”di hazırladığı yapımın adı…Kundaktaki Ayşe, dedesini tanıyamamanın hüznüyle devam etmiştir hayallerine… Merakını çelen siyah çantayı dayanamayıp açar ve bizlerle paylaşır bir futbolcunun hayatını...


Fenerbahçe’de 1930 ve 1940’lara damgasını vurmuş bir futbolcu…Sonrasında gazetecilik…Kadıköy bağımlısı…ve 6 Ağustos 1984…Santrhaftır…İri yarı adamların arasında hemen fark edilir…Zamanlamasının mükemmelliğinden söz ederler…Sahadaki naif duruşundan…Cem Atabeyoğlu kendisinin biraz inatçı olduğunun altını çizer…Ancak futbolda inatçılığın olmazsa olmazlığını ekler peşinden…30’ların ikinci yarısında yıldızı parlamıştır….Fenerbahçe’yi de zirvede tutarak…Futbolculuğu biter…Hem Genç Milli Takım hem de Fenerbahçe’nin gençlerini çalıştırır…Arada Eyüpspor macerası...Sonra gazeteler ve Kadıköy…

Kahraman Bapçum sesinden arkalara doğru ilerleyelim…Fazlasını isteyenler zaten araştırır bulur…



Yazıyı kapatacağız ama öncesinde bir hikayeye ışınlanalım: 1800’lerin son yıllarına girilmiştir…Adam zengindir ama mutlu değil…İyi bir şeyler yapmak ister…Falcıya danışır…Falcı küresine bakar: ”Senin bu dünyaya çok büyük kötülüğün dokunacak” der…Bizimki zaten mutsuzdur ve evine doğru ilerlerken tren yoluna gözü kayar…İçinden yaşamak geçmeyen bir yoldur kesiştiği…Tren yoluna yatar, kara kütlenin gelmesini bekler…Tam tren gelirken bir çocuğun raylarda oynadığını görür…Çocuğa ses eder ama sesini duyuramaz…Hemen yerden kalkar ve çocuğa doğru koşar…Oğlanı kurtarır…Akşamdır...Evine götürürken içindeki sıkıntıların parçalandığını hisseder…Çocuğun annesi kapıdadır ve retorik bir soru ile bitirir hikayeyi…Sen mi geldin Adolf? 

1936-37 sezonunda gol kralıdır…Fenerbahçe’ye 368 maçta 75 gol kazandırmıştır…Ama…Esat Kaner’in formda olduğu yıllarda sadece bir şeyi eksiktir… A Milli Takım forması…Hikayedeki adam, Hitler’i kurtararak Esat Kaner’in her milli maç izleyişinde kalbinin parçalanmasına da yol açmıştır…II. Dünya Savaşı her ülkede olduğu gibi A Milli Takım tarihinde de geniş bir boşluk yaratmıştır…Bu yüzden milli değildir Küçük Esat… 

Esat Kaner de yukarıdaki hikayede rol alır mıydı?...Yalçın Doğan’ın Fenerbahçe Cumhuriyeti’nden bir alıntı yapalım…Kararı siz verin… 


“ben size Fenerbahçeliliğimi anlatmak isterim. Biz delikanlılık çağlarımızda, daha çocukluğumuzda diyelim, antrenmanlarını bile kaçırmazdık. Bizim ev Fenerbahçe Stadı’na yakındı. O sıralarda stadın çevresinde tahta perde vardı. Onun üstünden atlar, stada girerdik. Yöneticiler ya da futbolcular da bizi kovalarlardı. Bir gün, hiç unutmam oradaki yöneticiler ve futbolcular bizi yine kovalamaya başladılar. Futbolculardan Esat da beni yakaladı ve bana bir tokat attı” 


Tırnak içindeki sözlerin sahibi K.Evren… 

Yani Küçük Esat senin bu dünyaya çok büyük kötülüğün dokunacak…Keşke yaklaşık olmasaydın...

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails