12 Kasım 2011 Cumartesi

Farkınız Farkımız Olsaydı


Net bir cümle ile başlayalım. Oyun esnasında futbolcuları protesto etmenin bir halta yaramayacağına inananlardanım. Maç içi protestoların en fazla yaşandığı Beşiktaş’ı tutmak da bu düşünceme büyük katkı sağlıyor. İşin diğer tarafında ise daha büyük bir sorun yer alıyor. Futbolcuların davranışları.
Taraftardan girelim olaya. Bir Cansel-Alpay mevzusu vardı hatırlar mısınız? Cansel ile Alpay aşkı Televole’nin magazini elinde oyuncak ettiği dönemde alevlenmiştir. Belirli bir zaman aralığında tüm Türkiye’nin gündeminde artık bu olay vardır. Alpay o yıllarda Beşiktaş’ta oynamaktadır. Diğer takım taraftarlarından neler duymaya başlarız. Şaşırtıcı olmayacak şekilde Cansel Özalan’ı merkeze alan küfürler. Yıllar yılları kovalar Alpay, Fadıl Akgündüz’ün adımlarına basa basa Fenerbahçe’ye transfer olur. Bu sefer o küfürleri kim eder. Cevap vermeniz bile gereksiz, sıra Beşiktaş tribünlerindedir. Sonra Jardel’in karısı rakip tribünlere malzeme olur, eş zamanlı olarak da Fenerbahçeli bir futbolcunun eşinin fotoları tribünde gezer. Bazen binlerce kişilik bir koro bunu söyler bazen de birkaç adam bunu söyler. İBB taraftarını bir kenara alırsak tribünlerin mayasında can alıcı yerlere dokunmak vardır. Kah adam nefret ediyordur kah oyuncunun performansı berbattır. Dokunmak için cinsiyet uzuvları gerekmez, beyin kıvrımları da yeterli olabilir. Dün gece, Volkan’a o hareketlerinden veya o sözlerinden evvel toplu küfrü duyamadım. Bireysel küfürlerin olduğuna eminim ama o stadyumda güvenlik görevlisi korkuluk vazifesinde midir? Meşhur yasa çıkmadı mı? İstese o adamı süründürür. Süründür de süründür de yüreği elvermiyor. Belki de geçen sezon o şişeyi kendisine atan adam kodaman. Hadi için elversin bu sefer, yasa da arkanda süründür o adamları ama Volkan TRTArgo’nun sağ alt köşesinde açılan kutunun içindeki yerini garantileyecek harf öbeğini sarf ediyor. Devrin değiştiğini bilmiyor. En uç tahminde bulunalım. O küfürleri televizyonda izleyip stadyumda bulunan hayal kırıklığına uğramış kalabalığa kısa mesajlar gönderilmiş midir gönderilmemiş midir? Bu çağda karnından küfretsen, kameralara yakalandığında Japonya’daki vatandaşlar bile söver sana. İster istemez söver. Futbolcu ile tribündeki adamın bir tek cüzdan kalınlıkları birbirinden farklı, mayası ekseriyetle aynı. Alman Milli Takımı’nda olsan bile ettiğin küfür belli. Onu da içinden çıkartmazsın. Bireysel küfürlere cevap verdiğinde sana sövmeyenler bile üzerine alınır ve işin içinden çıkamazsın. Çünkü ahlakta farkınız farkımız değil. 
Ayhan’ın Beşiktaş ile yan pas yaptığı yıllar, iki hafta bir şey yapmadan biriktirdiğim parayı Göztepe maçına vermişim. Hayatımda ilk kez kapalı tribünde maç izleyeceğim. Bağırmayı sevmeyen bir grup olduğumuzdan eski açık tarafında kümelenmişiz. Birkaç gün sonra BJK-Karşıyaka basketbol maçı var. 3-5 Karşıyakalı da bizim tribüne gelmiş oda orkestrası kıvamında Göztepe’ye hayatımda duymadığım kelimeleri şakıyor. Maç başlıyor. Ahyan Pasman’a sövmüyorum bile zira o sıralarda (şimdi ise sadece kendime sövebiliyorum) ağzımdan arkadaşlarımın küfür bile duyduğunu sanmıyorum. Ertuğrul Sağlam gol atıyor. Hep beraber zıplıyoruz ama o ne. Ertuğrul Sağlam bizim bulunduğumuz yerin önüne geliyor. İşaret parmağını kaldırıyor ve ağzından karışık kuruşuk sözler dökülüyor. Sırt numarasına Ertuğrul’u eşitlemiş ben ve benden içeri bir hayal kırıklığına uğruyor. Hayatımda etmediğim kelimeler, hayallerle birlikte sahaya dökülüyor. Sonrasında Ertuğrul Sağlam elleriyle size demedim ona dedim diye bir hareket çekiyor. Bu olayın siniri daha sabitken orta taraf gol sevinci yaşadığından hadiseyi hiç fark edemiyor. Sonrasında basıyorlar bize kalayı. Tribünle bağım da o sahne ile kopuyor. Hayal ettiğim her figür tuzla buz oluyor. Ertesi gün Akşam gazetesinde Kazım Kanat ne diyor? Ertuğrul Sağlam taraftara o hareketleri yapmamalıydı. Bir hikayenin kaç boyutunun olabileceğini buradan öğreniyorum ve soru Ertuğrul Sağlam önceden bilendiği adama küfretmese ne olurdu? Ben küfreder miydim, tribünlerin ortası bize sataşır mıydı, Kazım Kanat Ertuğrul Sağlam’ı suçlar mıydı?
Rıdvan Dilmen’i de futbolcu arkadaşlarının dar zamanlarında onların yardımına koşan bir olarak hatırlamak istiyorum. Manipülasyon bu çağda sökmüyor. Sonra kendisini ilk kez izleyen biri “Şu konuşan da iyi yorumcuymuş” diyebilir.

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails