4 Ekim 2011 Salı

Transfer Penceresine Kadar 1 Teknik Adam Kısıtlaması ya da Bakıcı Antrenörler



Yıllardan beri ligler başladıktan sonra yapılan oyuncu transferlerinin ligin adaletine gölge düşürdüğüne inanırım. Ligimizin şimdiye kadar “her turnuvaya katılabilmiş” bir Milli Takım önceliği nedeniyle “Yazlıkçılar” kategorisinde olması ve transfer penceresinin Eylül başına kadar bizi cereyanda bırakması adaletsizliğin başat sebepleridir. Bu yılki katastroftan ötürü ise mecburen transfer perdesini çekip adaletli bir şekilde oyuna başlamamız kısmi adaleti sağlamıştır. 

Kısmi adalet nitelemesi ise ligin devamının Ocak 2012 başında rejenere olmasından dolayıdır. Transfer penceresinin ortasından girecek müstakbel Galatasaraylı futbolcu 18. haftada Belediye’ye karşı oynayamayacakken diğer 16+belki 6 maçta oynayabilecekse ve formuyla da ligimizi aşırı dozda zevke sevk edecekse 16 takımımızın günahı nedir? 

Asıl husus da başlıktan anlayacağınız üzere teknik adam dolaşımının aşırı seviyede seyretmesi. Sirkülâsyonun olmasına bir şey diyemeyiz lakin ligin kaderine etki edecek bir duruma geldiğinde belirli şartlara bağlı olarak takımların başına geçmelerini dileyebiliriz. 

2010-11 sezonuna dair teknik adam değişikliklerinin ardından “modifiye ve motive” takımların oynadığı ilk iki lig maçını baz alarak skorların fikre payanda olup olamayacağına beraber bakalım. Yazının sonunda yazacaklarım elde edilen verilerin desteğine bağlı olarak değişmeyecektir. 

İlk sırada Eskişehirspor var: 
Eskişehirspor sezona Rıza Çalımbay ile başlamıştır. Rıza Çalımbay, Yaz – Sonbahar döneminin üçte birini göremeden gider, ardından bir hafta, takımı yardımcı antrenöre emanet ederler ve 7. hafta sonunda 3 puanları vardır. 9. hafta sonunda ise yani Uygun ile geçen ilk iki hafta sonunda ise puan 9’dur. Takım Belediye ve Karabük’ü yenmiştir. 6 puan 

İkinci sırada Galatasaray var: 
Galatasaray sezona Frank Rijkaard ile başlamış ancak takım içindeki aşırı halsizlik neticesinde görevinden ayrılmıştır. 8. haftada oynanan Ankaragücü maçı ve 2-4’lük skor sonrasında Galatasaray ortadaki puanların yarısını alabilmiştir, yani 12 puanı. Sonrasında Hagi’ye emanet edilen “haşlanmış koltuk” ve 10. hafta itibariyle Galatasaray’ın puanı 16’ya çıkmıştır. Fenerbahçe ile berabere kalıp, Antalya’yı yenmişlerdir. 4 puan
Galatasaray teknik adam hasadında fena bir yıl geçirmemiştir ve takımın başına Bülent Ünder 27. haftada getirilmiştir. Hagi’nin Fenerbahçe ile başlayıp Fenerbahçe ile biten serüvenin ardından görev bulan teknik adam ilk iki maçından 0 puan almıştır. Galatasaray’ın sezon ortasında modifiye olması bile motivasyona yetmemiştir. 0 puan 

Üçüncü sırada Manisaspor var: 
Manisaspor’da ligin ilk 4 maçında Hakan Kutlu en tepededir lakin sıfır çekerler. Ligin 6. haftasında ise yani Hikmet Karamanlı iki hafta sonucunda puan hanesinde 6’yı görürüz. Manisa deplasmanda Trabzonspor’u ve iç sahada Sivasspor’u yenmiştir. 6 puan 

Dördüncü sırada Ankaragücü var:
Ümit Özat ikinci yarına ilk maçlarına kadar takımın başındadır, görevi bırakır. Yerine teknik adam arayışında olan Ankaragücü ancak 24. haftada Mesut Bakkal ile anlaşır. O Ankaragücü önce Konyaspor’u ardından da Galatasaray’ı yener. Bir 6 puan daha… 

Beşinci sırada Sivasspor var:
Sezona Mesut Bakkal ile girerler. 10. haftada Rıza Çalımbay gelir. Önce Beşiktaş’a ardından da Belediye’ye yenilirler. 0 puan. 

Altıncı sırada Bucaspor var:
Sezona Bülent Uygun ile başlarlar. 8. haftada Samet Aybaba gelir. Gaziantepspor’a yenilirler ve Sivasspor ile berabere kalırlar. 1 puan. 

Yedinci sırada Konyaspor var:
Sezona Ziya Doğan ile başlarlar. Fena oynamadıkları maçta Bucaspor’a 3-2 kaybederler. 22. haftada teknik adam koltuğuna Yılmaz Vural gelir. Belediye ile berabere kalırlar ardından da Karabük’e yenilirler. 1 puan. 

Bu meramımı anlatacağım bir örnektir. “Niye Beşiktaş yok, onların da teknik adamları değişti” sorusunu aklında tutanlar için gelsin... Gençlerbirliği imdadıma yetişir... 

Gençlerbirliği Thomas Doll ile yollarını ayırırken o koltuğa kimi oturttu? Zumdick’i. Zumdick kim? Sene başında Thomas Doll’un yardımcılığını yapan bir teknik adam. Yani bir teknik adam gittiğinde ki burada esas adam Thomas Doll yerine ancak takımın antrenörü gelebilir. Takımın antrenöründen kastımız ise transfer sezonundan sonra takımla anlaşmamış biri… Sait Karafırtınalar da aynı kümeye dahil edilebilir.” 

Burada dikkat ettiyseniz takımın başına yeni bir teknik adam gelmesinden sonra geçerli olan sonuçları aldım “bakıcı antrenörler” (Anglosaksonların “caretaker” menajerine ancak bunu uydurabildim) ile bir sorunum yok…Zumdick de Sait Karafırtınalar da Tayfur Havutçu da bakıcı antrenör kümesindedirler. Çünkü onlar transfer penceresinden sonra imza atmamıştır. 

Kafasında ikinci bir sorusu olanlara da cevap verelim. Kasımpaşa meselesi… Kasımpaşa'da Yılmaz Vural takımı ilk devredeki 17 maçı oynadıktan sonra bıraktı keza Fuat Çapa da ligin diğer yarısındaki maçlara çıktı. Bu da transfer penceresinde yapılabilecek legal ve daha da önemlisi adil bir değişiklik olacaktır. 

Örnekleri verdikten sonra teknik adamların transferlerinde adilane kriterleri kelimelere dönüştürelim… 

1-Kulüp her transfer döneminde(Yaz Penceresi veya Kış Penceresi) sadece bir teknik adamla çalışmalıdır. Teknik adam da sadece bir transfer penceresinde takım değiştirmelidir. 
2-Kulüple teknik adam yollarını ayırırsa takımın başına “geçmiş” transfer penceresinde sözleşme imzaladıkları bakıcı antrenör geçebilir. 

Üç de yok dört de… 

Elbette TFF'nin ligin ilk yarısını adilleştirmesi yetmez ligin ikinci yarısının da Kış penceresinin kapatılmasının ardından başlatması gerekmektedir(Şubat başı). Yoksa adalet sadece lafta kalır… 

Yukarıdaki iki şart sağlansa lig sonundaki reel dünyanın sonuçlarını eğip bükerek faraziyelere biraz kafa patlatalım: 
Belki; 
-Bülent Uygun, Buca’yı bırakabilirdi ancak transfer penceresinin başlangıcına kadar Eskişehirspor ile organik ve inorganik bağı olamazdı. Rıza Çalımbay da bu kümeye dahil olurdu. 
- Mesut Bakkal da Yılmaz Vural da İç Anadolu’ya yeni transfer penceresine kadar sadece turistik geziler düzenlerlerdi. 
-Taraftar da yönetici de oyuncu da sabırlı olmak zorunda kalırdı. 
-Hagi gelmese Fenerbahçe, Galatasaray’ı belki de yenecekti ve ligi 84 puan ile tamamlayacaktı. 
-Hikmet Karaman gelmese Trabzon, Manisa’yı yenecek ve ligi 85 puanla tamamlayacaktı. 

Aslında bundan sonrakiler yanlış söylem serisine girer mi girmez mi bilemiyorum. Çünkü bakıcı antrenörlerin aldıkları skorları dahil etmedim… 

Netice 16 maçta 6 mağlubiyet 3 beraberlik 7 galibiyet 

Kabaca 34 maça tamamlarsak, şu sonuçlarla 49-50 puan aralığında seyreden bir “modifiye ve motive” takım olur. Bu da birinci sırada yer verdiğimiz Eskişehir’den daha fazla puan alan hayali bir “gazzolu” takım olabilir…

Peşinen...
a-Abdullah Ercan'ın gelişi üzerine yazıldı...
b-Evet, resim o filmdeki en güzel sahnedir...

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails