17 Haziran 2009 Çarşamba

Konfederasyon Kupası Bölüm 1

Herkesin dünya üzerinde hemfikir olduğu şey Afrika tribünlerinin arı kovanından farksız oluşudur. Gerçekten de yayın ardından pek de azımsanmayacak bir baş ağrısı elde edebiliyorsunuz. Hollanda-Norveç maçındaki spikerin ahını almak bu olsa gerek. İş onunla kalsa iyi gece yatağa girdiğinizde 1 numaralı sinir aleti olan sivrisinek vızıltısı da uykunuzdan 1-2 saat götürebiliyor ve sabahları pek hoş günaydın demiyorsunuz.
TRT ‘ye bizi başkalarına muhtaç etmediği için ayrıca teşekkür edelim. Kanal 1 ve nispeten ATV’de izlediğimiz iki turnuvadan bin bela okuyarak ayrıldığımızı hatırlarsak rahatım yerinde. Ayrıca tekrarları TRT 3’de vermesi de uykusu kaçanlar için yazları ilaç gibi gelir. İlk maçta sesi yarım saniye evvelden vermeleri dışında iyiydiler.
Pazar günü turnuvanın ilk maçı buhranımıza bir buhran daha ekledi. İçimizden bu kupayı çıkartanlara iyi dileklerimizi sunmaya başladık. Gözümde FA Cup kadar değeri olmasa da 40 yıl sonrasında aynı şeyleri düşünür müyüm bu kupayla alakadar belli olmaz. Sonuçta ulusal ligleri dışarı bırakırsak kupaların herhangi biri yıl aldıkça daha da anlam kazanıyor. Görebileceğimiz tek iyi yan ise değişik coğrafyalardaki takımların birbirleriyle oynamalarından ötürü gerçeğe en yaklaşık bir Coca-Cola sıralaması elde edebilmektir.

Turnuvaların ilk maçı sıkıcıdır vs laflarına Arjantin-Kamerun 90 Dünya Kupası maçını canlı olarak izlemeyenler konuşur durur. Ben hala bu düşüncenin hurafe olduğuna inananlardanım.
Maça gelmeden evvel FIFA teknik ekibine veya yayıncıya fırça çekelim. Bu arkadaşlar taktik dizilişleri ters yazmaya bayılıyorlar ki ona göre de yorum yapanlar da maçı izlememişlerse yanlış izlenim elde edebilirler.

Güney Afrika 3-5-2, Irak 4-4-2 olarak karşımızdaydı. Zaten verdikleri dizlişle gerçek diziliş arasında dağlar kadar fark olduğunu aşağıdaki resimlerden görüyorsunuz.

Oyunculardan hangilerini beğenmişiz bir bakalım:

İki takımın da kalecileri Khune ve Kassid oldukça iyi bir maç çıkardılar. Khune’ye fazlaca top gelmese de oyunu başlatma verimi açısından Casillas’ı bile alt edebilir. Tekniğine bayıldım. Irak kalecisi Kassid ise bir pozisyon dışında başarılıydı ki onda da Güney Afrikalı Parker efsanevi bir kurtarış yaptı.
Booth’u sol stoper olarak oynatmak da ayrı bir risk olsa da maçı fena götürmedi. Kendisini görünce 2006 Dünya Kupası’nda Trinidad ve Tobagolu Lawrence’ı hatırlamaktayım. Güney Afrikalılar hücumda kendisini daha çok arka direkte kullanıyor ve büyük hata içerisindeler. Eğer ki arka direkte kullanıyorsanız ortalarınız daha yüksek olmalı ama onlar penaltı noktasına göre orta yaptıklarından top arka tarafa gelene kadar Booth’un bel seviyesine iniyor.
Irak sol beki Basem Abbas da beğenimi topluyor ki kendisini Del Solar hatırına katlandığımız Peru-Kolombiya maçındaki Kolombiyalı Vladimir Marin’e benzettim. Oyunları zaten benzeşim içinde yere basışları da sağlam bunun yanı sıra not olarak ekleyeyin bütün sol beklerde kelleşme eğilimi görmekteyim.
Sahanın en iyisi uzak ara 14 numaralı Salam Shaker’di. Ülkemde rahatlıkla oynayabilir gibime geliyor ve 22 yaşındaki genç turnuva sonrası transfer yapabilir. Göbekteki arkadaşı Ali Rehema da fena değil ama her ikisi için transferde belirleyici faktör İspanya maçı olacaktır.
Bana göre Irak’ın Topuz’u sayılabilecek Nashat Akram Testere filminin kuklası Billy’e benzemektedir. Sizce…


Gelelim spiker arkadaşımıza
1-Booth’a edilen sözde protesto nedeniyle Güney Afrikalıları ırkçı ilan ettin. Booth’un 2007 yılında Afrika güzeli seçilmiş birinin kocası olduğunu bilmemek normal ama seyirci BOOOOTH diye bağırırken sonraki iki harfini duymayıp (yuhun İngilizcesi booing)
hemen ahkam kesmen hiç hoş olmadı. Maçı izlerken bir iki güne kokusu çıkar demiştim bu işin ve böyle olaylarda hemen atlamamak gerektiğini zamanla öğreniyorsunuz.

2-Güney Afrika Devlet Başkan’ını Güney Afrika Futbol Federasyonu Başkanı Melefi Oliphant yaptın ya pes diyorum…

3- Orlando Pilates de istersen…

İspanya zaten fantezi peşinde gidiyor ve yarı finalde tacı kendinde bulunduran Brezilya ile rekor maçına çıkacaklar gibime geliyor. Torres'in formu ve Villa'nın etkisizliği dışında bir şey yazılmaz ama İspanya bu maçları çok arar yeni oyuncu deneme konusunda cimri davranarak. Y. Zelenda ise hücuma çok adamlı çıkış dışında hiçbir artı göstermedi.

Özellikle Dunga Brezilyası’na 3 gol atmak ayrı bir başarı ama monitör başında etmediğim argo sözcük kalmadı Mısırlılara. Çok rahat alabilecekleri maçı bu kadar berbat bir hale sokmaları Firavunlara yakışmadı. Zaten Mohammed Zidan böyle oynadıkça Demirören’e sürrealist edepsizliklerim de artıyor. Afrika Uluslar Kupası’nı Song’un aptalca bir hatasıyla kazandıkları maçtan bu yana inanılmaz gelişme göstermişler. Teknik direktörleri Hassan Shehata dünya üzerindeki en korkutucu takım liderlerinin başında geliyor. Brezilya ise Elano’nun ortalarıyla kopya goller bulmaya devam ediyor. Kaka da zaten ceza yayında topla buluşursa hiç şansınız kalmıyor.

İtalya ise yeni şeyler deniyor ama hala mı Camoranesi hala mı Gattuso? Gillardino ve Rossi ikilisi yeterlidir kanımca ama Rossi muhakkak bu takımda oynamak zorundadır. İspanya'yı alt edebilecek tek takım konumundalar turnuvada.
A.B.D. şut atmayı öğrenmeli ve emekli olmuş iyi defansif orta saha oyuncularının yerine yenilerini monte etmelidir. Öz kaynak düzenlerine bayılyorum kendilerinin, meşhur! seyirci ilgisini çekebildikleri takdirde ve de güney komşuları ülkeye biraz daha yerleşince futbolun asli unsurlardan biri olabilirler.
Pirlo’nun gol pası Xavi’den sonra gördüğüm en iyi ikinci asist olarak 2009 tarihimde yerini alacaktır.
Bir de maçın skoru aslında 3-1 A.B.D. lehine olacaktı , Guiseppe Rossi milli takım olarak doğduğu ülke Amerika Birleşik Devletleri’ni seçseydi…

3 yorum:

Adsız dedi ki...

"Pirlo’nun gol pası Xavi’den sonra gördüğüm en iyi ikinci asist olarak 2009 tarihimde yerini alacaktır."

Xavi'nin hangi asistinden bahsediyorsun?

Lev Kom dedi ki...

şampiyonlar ligi finali

Adsız dedi ki...

Tahmin etmiştim. Hep söyledim "Messi'nin yaptığı birazcık zıplamaktı sadece."

Related Posts with Thumbnails