10 Temmuz 2010 Cumartesi

Arnavut Ciğeri ya da Lorik Cana ya da Üzülmeyi Bırakıp "Bomba Transferi" Sevmek

Özel kelimelerinizi dans ettireceğiniz bir karakter transfer etti Galatasaray. Bu yüzden uzun uzadıya yazmak lazım efendim. Size doğum yeri vs bahsetmeyeceğim. Hesabımız özle, çekirdekle…
Lyon’un Fransa’daki dominant duruşu bana Ligue 1’in kapısını çok uzun seneler önce kapatmıştı. Yaklaşık 2 yıl önce, Fransa ligi mecburiyetimizden dolayı futbolcularla ve geçmiş performanslarıyla ilgilenmeye başladık. Aklımızın bir köşesine mıhladığımız bir dolu futbolcu oldu ama Lorik Cana gibi paslanmayanı çok azdı. Menajerlik oyunlarında “influence” kısmına yirmi bir koysanız Monaco kumarhanelerinde hile yapmış sayılmazsınız. İngiltere performansından ziyade eski bir Galatasaraylı’nın ve de üstüne üstlük hücuma öncelik veren Eric Gerets komutasındaki kumandanı anlatmamız gerekiyor paragraflarda.
Önce Dean, arkasından Gheorge ve son olarak da Lorik. Üçlüyü, kendi dönemlerinde, uykuya dalmadan oluşturduğum bir nevi pre-rüya on birime alırdım ve hepsi de Avrupa yakasının çatallı büyüklerinden renkli olanına gitti. Böyle adamlar geldiği sürece takımcılık yapmayı defterden çıkartmak gerekiyor; en azından futboldan gerçek zevkler damıtmak istiyorsanız...
Galatasaraylılar koltuklarından yeşil zeminin eskidiğini fark edebileceklerdir. Bu yıpranma daha çok kendi sahalarında olacaktır. İşaret parmağıyla arkadaşındaki topun bir yoldaşına gönderilmesini isteyecek veya manşet yapmaya ramak kalan ellerinin ucu ayaklarını gösterecektir. Yani Lorik topun kendisine bulaşma ihtimalinde, saklambaç oynayanlardan değil. Kaleciden forvetine kadar buyurgan tavırlarına olumlu yanıt alamadığı takdirde epeyce köpürebilir. Takım arkadaşlarının da bu özelliğine alışması için zaman gerekecek. Özellikle Neill ile ilişkilerini merak ediyorum. Eğer birbirlerine üstünlük kurma çabasında olmazlar ise sinerjinin ne demek olduğunu yani iki adamın aralarındaki bağ ile üç âdemoğluna dönüşmesini hep birlikte gözleriz. Defans olarak da faydalanabileceğiniz bir adam ama Kewell’ın Hamburg performansından bir tık fazlasını beklemek en doğrusu olacaktır. Genelde stoper topla oyun kurmaya çıktığında onun yerine çabucak yama yapıyor. Takımda da şu anki oyuncu seçenekleriyle bu potansiyelde, Lucio olmadığına göre, Servet Çetin var. Servet Çetin’in hamleleri de oyun kurmaktan öte top sürme ve çalım üzerine olacağı için olası top kaybında eğlenceli tartışmalar izleyebiliriz. Buradan kavga anlamı çıkartmayın. Lorik Cana’nın sarı kart riski çok yüksek ama bu ülkede 3 formaya pek kolay kart çıkmadığından aşırı derecede olumsuz bir etken olmayacaktır. Ancak şartlar alışılageldik biçimde olmazsa kartların ardından sahada mutedil Cana ile karşılaşacağız ve sert tabiatlıların oyun karakterlerinde pasifleşmenin pek de iyi olmadığı aşikâr. Top kazanma konusunda bir Aurelio performansı yakalayamaz ama bu sayı maç başına dördün altına düşmez. İleri çıkma seanslarında takımın karakteri, oyunun gidişatı belirleyici olacaktır. Kornerlerde zaten 186 santimetrelik bir adamı rakibin tehlikeli bölgesine koymamak ahmaklıkla eşdeğerdir. (Evvelki cümlede kendimi TRT spikerlerinin boy takıntısıyla eş tuttum kusura bakmayın sanki maçları Sultan Kösen’e anlattırıyorlar. Pişkin pişkin 1700 milimetrelik adama kısa diyorlar.) Mutlaka 2 tane de şut çeker. İki tanesinden birinde “keşke Sabri vursaydı” denecektir.
Başlarda belirttiğim topla haşır neşir olma çabalarını sakın oyun kurmak anlamında algılamayın. Yaptığı paslar daha çok “mekik paslar” Türkçe meali “al gülüm, ver gülüm”. Belki derin pas denemesinde bulunabilir. Topu ayağında iki saniyeden fazla tuttuğunda bilin ki takımınızda sıkıntı vardır ya da rakip tam saha baskı yapıyordur. İşte tam da burada Galatasaray’da nasıl oynatılacağını merak ediyorum lafı cuk oturacaktır yazıya. Marsilya’da 4-2-3-1’in ikilisinde savunma simgesiydi. Yanında genellikle topla dostane adamlardan Cheyrou’yu görmekteydik. Ve de bu da işini oldukça kolaylaştırıyordu. Defansın önünde yalnız kalırsa verimi düşecektir. Yani Galatasaray bu adamın yanına siniri alınmış, GDOsuz Emre Belözoğlu bulmak zorundadır. Neticede Galatasaray Arnavut ciğerini transplantasyonunu gerçekleştirmiştir ve Lugano kaldığı takdirde de Uruguaylı’nın pabucunun hedefi damdaki kızgın kedidir; böylece ciğer mütemadiyen mundar gözükecektir.

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails