Otto Rehhagel nam-ı diğer Walter Bishop, beyninden bir parça aldırmış olmalı ki kendisine Avrupa Şampiyonluğu’nu kazandırmış zincir savunmasını hatırlayamıyor. Futbol seyircisi olarak açık alanda oynamaya çabalayan bir Yunanistan görmek beni epeyce keyiflendirdi ama belki de Rehhagel’in vefa duygusundan ötürü sahaya sürdüğü ilk on bir, 4-2-3-1 dizilişinde epeyce sırıttı. Charisteas’ı sağ açık oynatmaksa ayrı bir muamma. Her ne kadar bu sene, Mourinho bize Eto’o dan sol bek yarattıysa da o sadece savunmaya yönelik bir hamleydi. Charisteas’ın savunmaya yardımcı olacağı bir oyun oynamaya çabalamıyordu Yunanistan. Sağ kanattan da oyuna hücumsal katkısı sınırlı olacaktı. Takımın bitap hali sinirlerinin bozulmasına da sebep oldu. Defansları ve ileri dörtlüsü arasını doldurmuş Güney Korelileri izledik oyunun ilk altmış dakikası.
Güney Kore’nin ben Asya’nın futboluna ait değil. Kendilerine İskandinav geni eklettiklerini varsayıyorum. Bu kadar rahatlığı ileride yüzdeli şutlarla beslediklerinde 2002 mucizesi neden olmasın. Onlar da rakipleri gibi 4-2-3-1 formatında sahaya yayılmışlardı lakin öndeki üçlü rakibe nazaran çok hareketliydi. Manu’da yıllardır izlediğimiz Park’ın başını çektiği ataklarla sonuca gitmeye çalıştılar ama golleri rakibin alıklığına borçlular. Organize atakları ise ya beceriksizlikle harcadılar ya da son anda bir Yunan yetişti.
İkinci yarının son otuz dakikasında yaptığı oyuncu değişiklikleriyle planladığı oyuna uygun adamları sahada gördük. Patza(ben de kısalttım) değişikliğiyle Katsouranis bir miktar ileriye gitti, açığa monte ettiği Salpingidis ve forvete aldığı Kapetanos’la 4-3-3'lük Yunanistan’a da şahit olduk. Maçın kontrolünü bir müddet ele alsalar da son on dakika Koreliler oyunu oldukça yavaşlatarak sahadan galip ayrıldı.
Rahat oyunuyla Güney Kore’den 14 numara ve sağ bekleri iyi oynayanlar arasındaydı.
2 yıl önce Monaco’ya gelen körpe Park Chu-Young şu ana kadarki maçlarda turnuvanın en iyi forvet profilini çizdi.
Arjantin, Nijerya’yı muhakkak yenmek zorunda zira Otto doğruyu buldu gibi gibi…
Güney Kore’nin ben Asya’nın futboluna ait değil. Kendilerine İskandinav geni eklettiklerini varsayıyorum. Bu kadar rahatlığı ileride yüzdeli şutlarla beslediklerinde 2002 mucizesi neden olmasın. Onlar da rakipleri gibi 4-2-3-1 formatında sahaya yayılmışlardı lakin öndeki üçlü rakibe nazaran çok hareketliydi. Manu’da yıllardır izlediğimiz Park’ın başını çektiği ataklarla sonuca gitmeye çalıştılar ama golleri rakibin alıklığına borçlular. Organize atakları ise ya beceriksizlikle harcadılar ya da son anda bir Yunan yetişti.
İkinci yarının son otuz dakikasında yaptığı oyuncu değişiklikleriyle planladığı oyuna uygun adamları sahada gördük. Patza(ben de kısalttım) değişikliğiyle Katsouranis bir miktar ileriye gitti, açığa monte ettiği Salpingidis ve forvete aldığı Kapetanos’la 4-3-3'lük Yunanistan’a da şahit olduk. Maçın kontrolünü bir müddet ele alsalar da son on dakika Koreliler oyunu oldukça yavaşlatarak sahadan galip ayrıldı.
Rahat oyunuyla Güney Kore’den 14 numara ve sağ bekleri iyi oynayanlar arasındaydı.
2 yıl önce Monaco’ya gelen körpe Park Chu-Young şu ana kadarki maçlarda turnuvanın en iyi forvet profilini çizdi.
Arjantin, Nijerya’yı muhakkak yenmek zorunda zira Otto doğruyu buldu gibi gibi…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder