29 Haziran 1950’de Haiti kökenli Joe Gaetjens’in İngiltere’yi yıkan golünden 21,899 gün geçmişken bir başka Haiti kökenli Jozy Altidore, Amerika Birleşik Devletleri’nin en büyük gol umudu oluvermiş; formalarının da o meşhur maça benzerliği işin süsü olmuş…
Capello’dan Carragher sürprizi(ki bence değil) beklerken Ledley King defansın göbeğinde Terry’e eşlik etti. İki takımın da aynı formatta oynadığını söyleyebiliriz. Tek ve en önemli fark İngiltere’nin Gerrard-Lampard ikilisinin ABD’nin Bradley-Clark ikilisinden yetenek ve ileriye katkı anlamında kilometrelerce önde olmasıydı. Hakan Şükür’ünü bulmuş Türk Milli Takımı gibi şişirilmiş toplarla oynamaya odaklanmış bir taktikte Wayne Rooney, reklamdaki gibi geleceğini yazarken diğer oyunculardan kalem isteyebilir. Heskey’nin Leicester performansını sergilediği gecede Muzzy Izzet rolünü kaptan Gerrard üstlenerek İngiltere’yi öne geçirdi. Skor avantajını elde ettikten sonra da Arjantin düzeyinde olmasa da oyunları düşüşe geçti.
ABD ise orta sahanın ortasındaki yaratıcı oyuncu eksikliğini Altidore’un dinamizmi ve Dempsey-Donovan’ın kanat oyunlarıyla yamalamaya çalıştı. Orta sahada babasından torpilli Bradley yerine eskilerden bir John O’Brien olması oradaki boş yetenek kabını birazcık doldurabilirdi.
İngiltere oyunu askıda tutarken bulduğu en tehlikeli atak 19:12’de Aaron Lennon ile sağ kanattan gerçekleşti. Asistanlık görevine soyununca da güzelim pozisyondan yararlanamadılar. Şimdi turnuvada Theo Walcott olsa, oradan muhakkak kaleye vuracağına dair iddiaya girebilirdim. İki oyuncu arasındaki fark da bencillik düzeyinden öteye gitmez.
ABD, tehlikelerini maçın ilk yarım saati dolmuşken Dempsey-Donovan kanat değişikliğiyle yaratmaya başladı. Golden önce Donovan sol kanattan sağa doğru çapraz gidip kaleye şut atarken, golün de Dempsey sağ kanattan sol çapraza giderken çıkardığı şutla gelmesi ilginçti.
Kaleci Green’in de Arsenal kalecisi Fabianski’nin Porto maçı sakarlığında olması ilk yarıyı zevkli bitirmemize sebep oldu.
Devreye Carragher ile başlayan Capello’nun lahana kafasından öpmek istedim. İkinci yarıda cepheden gelmekte diretmeyerek oyunu kanatlara yıkmaya çabalayan, topun yerle mesafesini biraz azaltan İngiltere’de Rooney’nin aktife hale gelmesi kaçınılmazdı. Heskey’nin de harcadığı pozisyon dışında etkinliği pasife döndü. Sağ bek Glen Johnson, simetrisindeki Cole’a göre ileride daha iyi işler yaptı. İngiltere'nin bir kule inşası da maçın yine ilk yarının son 15 dakikasına benzemesiyle hiçbir işe yaramadı ve bir puan buharlaştı.
Capello’dan Carragher sürprizi(ki bence değil) beklerken Ledley King defansın göbeğinde Terry’e eşlik etti. İki takımın da aynı formatta oynadığını söyleyebiliriz. Tek ve en önemli fark İngiltere’nin Gerrard-Lampard ikilisinin ABD’nin Bradley-Clark ikilisinden yetenek ve ileriye katkı anlamında kilometrelerce önde olmasıydı. Hakan Şükür’ünü bulmuş Türk Milli Takımı gibi şişirilmiş toplarla oynamaya odaklanmış bir taktikte Wayne Rooney, reklamdaki gibi geleceğini yazarken diğer oyunculardan kalem isteyebilir. Heskey’nin Leicester performansını sergilediği gecede Muzzy Izzet rolünü kaptan Gerrard üstlenerek İngiltere’yi öne geçirdi. Skor avantajını elde ettikten sonra da Arjantin düzeyinde olmasa da oyunları düşüşe geçti.
ABD ise orta sahanın ortasındaki yaratıcı oyuncu eksikliğini Altidore’un dinamizmi ve Dempsey-Donovan’ın kanat oyunlarıyla yamalamaya çalıştı. Orta sahada babasından torpilli Bradley yerine eskilerden bir John O’Brien olması oradaki boş yetenek kabını birazcık doldurabilirdi.
İngiltere oyunu askıda tutarken bulduğu en tehlikeli atak 19:12’de Aaron Lennon ile sağ kanattan gerçekleşti. Asistanlık görevine soyununca da güzelim pozisyondan yararlanamadılar. Şimdi turnuvada Theo Walcott olsa, oradan muhakkak kaleye vuracağına dair iddiaya girebilirdim. İki oyuncu arasındaki fark da bencillik düzeyinden öteye gitmez.
ABD, tehlikelerini maçın ilk yarım saati dolmuşken Dempsey-Donovan kanat değişikliğiyle yaratmaya başladı. Golden önce Donovan sol kanattan sağa doğru çapraz gidip kaleye şut atarken, golün de Dempsey sağ kanattan sol çapraza giderken çıkardığı şutla gelmesi ilginçti.
Kaleci Green’in de Arsenal kalecisi Fabianski’nin Porto maçı sakarlığında olması ilk yarıyı zevkli bitirmemize sebep oldu.
Devreye Carragher ile başlayan Capello’nun lahana kafasından öpmek istedim. İkinci yarıda cepheden gelmekte diretmeyerek oyunu kanatlara yıkmaya çabalayan, topun yerle mesafesini biraz azaltan İngiltere’de Rooney’nin aktife hale gelmesi kaçınılmazdı. Heskey’nin de harcadığı pozisyon dışında etkinliği pasife döndü. Sağ bek Glen Johnson, simetrisindeki Cole’a göre ileride daha iyi işler yaptı. İngiltere'nin bir kule inşası da maçın yine ilk yarının son 15 dakikasına benzemesiyle hiçbir işe yaramadı ve bir puan buharlaştı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder