Kimse bana Nobre golcü dedirtemez ama şu bir hakikat ki adam 18 içerisinde karmaşanın efendisi…
İki takım da 4-2-3-1 düzeniyle başladı. Galatasaray’da kendi adıma şaşırdığım olay Özbek’in Mustafa Sarp yerine sahaya çıkmasıydı. Galatasaray’ın en ciddi pozisyonunda son vuruşu yapan kişi Özbek de olsa Sarp’ın natürel golcüsü olmayan takımda duran toplardan gelebilecek tehlikelerde artı değer yaratma şansı elinden alınmıştı. Holosko’nun Nobre’ye yakın bir pozisyon almasından ötürü Galatasaraylılar karargâhı sol kanata kurdu. Caner, Arda ve Elano’nun toplandığı bölgenin yıldızı Elano idi. Beşiktaş’ın ham ataklarının sağ-sol kanat fark etmeksizin Mehmet Topal müdahaleleriyle kurutulması ve Güngör-Neill ikilisindeki ısrar Galatasaray’ın defansif artılarıydı.
Denizli başınızdayken rakip takım hakkında daha isabetli tahminlerde bulunabiliyorsunuz. Her ne kadar beklediğimiz on biri görmesek de Beşiktaş uzun bir aradan sonra ilk yarıyı müsvedde olarak kullanmadı. Hatta son 15 dakika Gençlerbirliği maç sonunun karbon kopyasıydı. Etken olarak da Ekrem Dağ ve Holosko’nun anlık performans yükselmesinden söz edebiliriz. Denizli de Yanal gibi duran topların sıklığını düşünmüş olacak ki Tello’nun hiç değilse bu becerisinden faydalanmayı düşünmesi altı pas içerisinde yeteri derecede karmaşa yaratabildi. Kornerler ardı savunmaya dönmeyen Sivok ve Ferrari de eşleşmelerde sıkıntı yarattı. Bunları da ya şans ya da savunma becerisi savuşturabildi. Holosko’nun meşhur pozisyonundan evvel ofsayt olabileceğini düşündüğümden gol veya gol değil diyerek ahkam kesmeyeceğim.
İkinci yarı öncesi Beşiktaş soyunma odasında "spor yapmalarından" mütevellit endorfin salgılandığını düşünmekteyim zira 35 dakikalık rezaletin adını koyamıyorum. Bir de Toramax’ın sorumsuzca hareketi nedeniyle beynimdeki kan trambolin kullanmaya başladı. Jo da girince kaba etlerini taç çizgisine dayayan Arda’nın rahatlığa kavuşması ve Jo’dan düşen kırıntıları ceza sahası çevresinde toplayarak izleyenleri gole doyurması hiç sürpriz değildi. Nasıl geçen hafta Rüştü’yü savunduysak bu hafta da kendisine batıralım iğnemizi. Başına en beklenmedik şeyleri açan bir adamın ayağına top geldiğinde neden ama neden teyakkuz halinde olmazsın. Gol ardından gelen Arda sakatlığı ve Elano değişikliği Beşiktaş’ın baskılı gözükmesine neden oldu ve ilk yarıda başarılamayan hadise Sivok’la halledildi. Galatasaray’ın bundan sonra yine istediğini alabilecek kapasiteye çıkma çabasına sahadaki ayakların becerisi yetmedi ve ligdeki bir puan daha buharlaştı.
İki takım da 4-2-3-1 düzeniyle başladı. Galatasaray’da kendi adıma şaşırdığım olay Özbek’in Mustafa Sarp yerine sahaya çıkmasıydı. Galatasaray’ın en ciddi pozisyonunda son vuruşu yapan kişi Özbek de olsa Sarp’ın natürel golcüsü olmayan takımda duran toplardan gelebilecek tehlikelerde artı değer yaratma şansı elinden alınmıştı. Holosko’nun Nobre’ye yakın bir pozisyon almasından ötürü Galatasaraylılar karargâhı sol kanata kurdu. Caner, Arda ve Elano’nun toplandığı bölgenin yıldızı Elano idi. Beşiktaş’ın ham ataklarının sağ-sol kanat fark etmeksizin Mehmet Topal müdahaleleriyle kurutulması ve Güngör-Neill ikilisindeki ısrar Galatasaray’ın defansif artılarıydı.
Denizli başınızdayken rakip takım hakkında daha isabetli tahminlerde bulunabiliyorsunuz. Her ne kadar beklediğimiz on biri görmesek de Beşiktaş uzun bir aradan sonra ilk yarıyı müsvedde olarak kullanmadı. Hatta son 15 dakika Gençlerbirliği maç sonunun karbon kopyasıydı. Etken olarak da Ekrem Dağ ve Holosko’nun anlık performans yükselmesinden söz edebiliriz. Denizli de Yanal gibi duran topların sıklığını düşünmüş olacak ki Tello’nun hiç değilse bu becerisinden faydalanmayı düşünmesi altı pas içerisinde yeteri derecede karmaşa yaratabildi. Kornerler ardı savunmaya dönmeyen Sivok ve Ferrari de eşleşmelerde sıkıntı yarattı. Bunları da ya şans ya da savunma becerisi savuşturabildi. Holosko’nun meşhur pozisyonundan evvel ofsayt olabileceğini düşündüğümden gol veya gol değil diyerek ahkam kesmeyeceğim.
İkinci yarı öncesi Beşiktaş soyunma odasında "spor yapmalarından" mütevellit endorfin salgılandığını düşünmekteyim zira 35 dakikalık rezaletin adını koyamıyorum. Bir de Toramax’ın sorumsuzca hareketi nedeniyle beynimdeki kan trambolin kullanmaya başladı. Jo da girince kaba etlerini taç çizgisine dayayan Arda’nın rahatlığa kavuşması ve Jo’dan düşen kırıntıları ceza sahası çevresinde toplayarak izleyenleri gole doyurması hiç sürpriz değildi. Nasıl geçen hafta Rüştü’yü savunduysak bu hafta da kendisine batıralım iğnemizi. Başına en beklenmedik şeyleri açan bir adamın ayağına top geldiğinde neden ama neden teyakkuz halinde olmazsın. Gol ardından gelen Arda sakatlığı ve Elano değişikliği Beşiktaş’ın baskılı gözükmesine neden oldu ve ilk yarıda başarılamayan hadise Sivok’la halledildi. Galatasaray’ın bundan sonra yine istediğini alabilecek kapasiteye çıkma çabasına sahadaki ayakların becerisi yetmedi ve ligdeki bir puan daha buharlaştı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder