18 Mayıs 2010 Salı

Sarı Mintana-Kırmızı Yelek

Doğru veya değil ama eğlenceli. Bir belgesel izlerken fark ettiğim benzerlik için 3 kulübün tarihlerini koyuyorum yarın ekleyeceğim video bir şeyin kökenini açıklayacak!

Galata semtindeki, ilk kez Yıldırım Beyazıt'ın yaptırdığı, saray gibi güzel olduğundan Galata Sarayı ve ta bugüne kadar şöyle veya böyle, ama her daim bir okul, bir ilim irfan yuvası olmuş binadan gelen adının, Galatlarla ne ilgisi var peki canıma, hiç girmeyelim iş çok uzar. Ama bir Beyoğlu sokağına girebiliriz, taa Cezayirli Hasan Pa­şa döneminden bugünlere kalan "Kalyoncu Kulluğu Sokağı"na... Efen­dim bir kere herkesin zannettiği gibi Osmanlı ordusunun büyük çoğunluğu veya vurucu gücü devşirme olan yeniçeriler değildi. Onlar sadece ordunun altıda biridir ve padişahın yanında sadece birkaç sefere katılmışlardır. Asıl işleri muhafızlık ve istihkâm sınıfı işleridir. Ayrıca şehir içlerinde sürekli ikamet ettiklerinden, kurulduklarından bu yana "polislik" yani yasa koruma, kollama görevini de yapmışlardır. Karakol sözü de dilimize bu­radan geliyor, "kara kul"dan. Yakaladıklarında dayak atarak, adamın dün­yasını karartmalarından dolayı, bunlara karakullukçu denirdi. Kalyoncular ve Kasımpaşa'daki tersane leventleri de (kalafatçılar) 18. yüzyıl ortala­rında Galata semtindeki bekâr odalarında oturmaya zorunlu tutuldular. Za­bıta görevleri de bunların karakollarına verildi. Her yeniçeri ocağının ve sınıfının hem özel bir arması, hem de iki renkli bir flaması, bayrağı vardı. Rumeli tarafındaki yeniçeri ocaklarının genel bayrağı sarı-kırmızıdır. Yansı sarı, yansı kırmızı bir çatal bayrak! Yani dikdörtgen bayrağın ser­best ucu üçgen şekilde içeri oyuk. Çünkü bayrak havada uçuştukça en çok buradan paralanıyor. Boğaz vapurlannm bayraklanna dikkat ediniz. Yıpranacağına oyuk kalsın. Tarihte ilk bayraklar hep çataldır. Neyse, Ga-lata'ya kök söktüren (1827de 2. Mahmut tarafından kaldınlana kadar) Kalyoncu yeniçerilerinin rengi budur. Aynca savaşçı gemici olarak sefer­lere katılan leventler de, san pamuklu mintan üzerine kırmızı çuha yelek giyer, sarı kırmızı ibrişim kuşak takarlardı. Döneme ait minyatür ve gravürlerde bunu görebiliyoruz.
Tabii Osmanlılarda ilk spor kulübü prototipi, asıl itfayecilik yaklaşımıyla bir tür kros takımı haline dönüşen "tulumbacılık"tı malum bu ekipler, ortada bir yerde yangın çıktığında, açıkça birbirleriyle yarışırlar, rekabet ederlerdi. Ve tabii sandıklan, kuşaklan filan da kendi özel renk leriyle donanmıştır. Galata Kulesi, Bizans'tan bu yana yangın kulesiydi Herhalde çok köklü ve güçlü bir tulumbacı takımı vardı. Galatasaray Ku lübü ilk kurulduğunda rengi san siyahmış sanınm. Ancak pek çok kültür adamı yetiştiren bu camia, kendi mahalli kökenini hemen keşfedip san kırmızı olmaya karar vermişler, kuşkusuz.

Peki ya şu "Cim Bom Bom!" nerden çıkmış, merak eden var mıdır bilmem? Galatasaray, daha yerli futbol takımı yokken 1905'lerde filan neredeyse tam bir Fransız mektebi sayılmasından ötürü olsa gerek ilk maçlarını Pera'nın Levanten gençleriyle ya da İngiliz, İtalyan ticaret denizcileri takımlarıyla yapmıştır Eee, ortada soyluluk, şövalyelik yoktur. Galatasaray'ın arması sadece "G" harfidir ve bir de o dönem Galatasaray öğrencilerine, teneffüslerde bile Fransızca konuşma mecburiyeti vardır. Onlar da takımlarına Fransızca "G" yerine "ji" diye anmaktadırlar. Yine otuz-otuz beş yıl öncesine kadar vardı, Beyoğlu'nda Fransız tipi, ünlü bonbon şekeri satılırdı, satıcının boynuna kayışla asılan düz kare bir tabla içinde. Sadece san kırmızı renkteydi bunlar. Ben bayılırdım, babamın kayışından böyle bir şey yapar evde dolanıp dururdum. İşte Galatasaray sembolü "ji" ve sarı kırmızı şekerden dolayı, hem bu şekerin adı, hem taraftarın sloganı "ji-bon bon"dan dilde dönerek, Cim Bom Bom olmuş. Başka bir izahını bilen varsa konuşsun, yoksa ebediyete kadar sussun...

Burçay Anger-Tuhaf Şeylerin Kökeni

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails