21 Şubat 2010 Pazar

20.02.2010 Trabzonspor-İBB






Geçen haftaki maç yazısını (Gökhan Ünal özelinde) mutsuz bir evliliğin toplumu da mutsuz ettiğini belirterek bitirmişiz. Bu haftamıza ise Avni Aker’de bir taraftarın kız arkadaşına pankartla evlilik teklifi sunması çok büyük güzellik kattı. Öyle ki ilk yarıdaki siyah oyunun tümünü alçıyla sıvayabildi. Araya 15 dakika girince de Kış Olimpiyatları’nın ilk üç günü yüzünden jet-laga binmiş beden bir türlü ödeyemediği uyku borcunu ödemeye koyuldu. Sanmayın ki maçtan koptum. Mustafa Denizli’nin meşhur sanal maçları varsa, benim de REM uykumda Trabzonspor-İ.B.B. maçının ikinci yarısı oynanmıştır. İkinci yarıyı yazının bundan sonraki 4-5 cümlesini bilgisayara aktardıktan sonra izleyeceğim için, maçın reel devamının da istediğim kıvamda olmadığını ihtimaller arasına katarak, rüyama değineyim. Uyku esnasında yüzüm kızardı mı bilemiyorum ama Şenol Güneş’e Ömer Aysan’ı çıkardığı için tıpkı 2002’deki Mansız tavrı nedeniyle sarf ettiğim hafif kelimelerden sarf ettim. Trabzonspor İ.B.B.’nin yedi kabuğundan birini bile soyamamışken Song’un geçen haftaki performansına göre artı değer yaratmış Aysan oyundan alınınca haliyle isyan ediyorsunuz. Rüyanın devamında Trabzonspor didinip duruyor ama sürekli duvara çarpıp geri dönüyordu. Maç golsüz bitiyordu. Bir metrobüs dolusu (pehpeh)İ.B.B. taraftarı taşıtları bozulunca şehir içindeki bir kahvehaneye girip! tamiratın bitmesini beklerlerken ben de kozamı yırtarak gerçek yaşama dönüyordum. Birazdan ikinci yarı başlayacak ve yazdıklarımızın ne kadarı gerçekleşecek merak ediyorum…
Devre arasında gerçekleşen Ömer Aysan-Gabriç reel dünya değişikliğiyle anlıyoruz ki hiç birimiz aslında uyumuyoruz. Algılarımız açık şekilde kendimizi beklemeye alıyoruz. Bilgilerin aktığı bir ortamda uyursanız istihareye yatmaktan bahsetmeniz pek anlamsız kaçıyor. Şenol Güneş ,Gabriç’in Asanoviç ağına tam anlamıyla takılması adına yaptığı değişiklikle teorideki kötülüğün uygulamada da netice vermeyeceğini ispat etmiş oldu. Kendisine teşekkürü borç bilirim. Bu değişiklikle Serkan beke geçerken Gabriç de önüne sürüldü. Alanzinho’nun yerine giren Teo ise Umut’un uçtaki partneri oldu. İ.B.B. de tıpkı Trabzonspor gibi iki oyuncu değişikliğiyle başladı ikinci yarıya. Bu değişimlerin ardından sistemini değiştiren teknik adam Abdullah Avcı oldu. 4-4-3’leri 4-4-2’ye evirildi. Can Arat, Barbosa’nın yerine alındı ama sol stoperde değil sağ stoperde ikamet etti. Ergün Berisha da orta dörtlünün soluna yerleştirildi.
Trabzonspor da İ.B.B. de ikinci yarıda ataksal anlamda ilk yarıya nazaran etkindi ama “daha etkindi” kelimeleri “nazaran’dan” sonra geldiğinden istenen ve beklenen seviyeden bahsedemeyeceğim. İki takım da ilk yarıda dalgakıran görevindeki orta sahaları rahatça geçmeye başladılar. Bordo-mavililerin Serkan ile sağ kanattan yaratmaya çalıştığı tehlikelere karşılığı Tevfik Köse, İ.B.B. hücumlarında her pozisyona burnunu sokmasıyla verdi.
Kum taneleri azaldıkça da Trabzon’un tipik baskısından ufak kesitler gördük. Belki Ceyhun Gülselam alternatifi Güneş’in önüne serilebilse daha değişik maçtan bahsedebilirdik. Yüreklerin hopladığı iki-üç atak 6-7’ye çıkabilirdi.
Zaten yaratılan 2-3 yangın dışında yer yer oluşan alevleri de bence maçın adamı olan Marcus Vinicius rahatlıkla söndürebilmiştir. Trabzonspor iki haftadır erken gol bulma konusundaki şanını yitirmiş gözüküyor ve bu durumun etkenlerine dair bir liste yaparsak birinci sırada Alanzinho gözükür. Sanata değer vermeyen ülkemde, henüz erken olsa da, Teocu gol atma sanatı geçer akçe olur mu? Trabzonspor’un erken golü kutsayarak başarıya gitmesiyle zor gözüküyor…
Z raporunu alırken Vinicius-Nadarevic göbeğinin gelecek sene aynı takımda birleşmesini diliyorum…



3 yorum:

Can dedi ki...

Teofilo'nun Türk futbolunu öğrenmek için zamana ihtiyacı var sanırım. Vücut temasından rahatsız oluyor adam. Biz yılışık futbol seven bir milletiz. Kuvvetsiz gözüktü gözüme...

Lev Kom dedi ki...

Aslında yayın gelirlerinin artmasıyla büyük risk alınan transferlerin azalacağını düşünmekteyim. Yarın Davor Vugrinec de olabilir kendisi ama ülke futbolunun gelişmesi için Portekiz'i örnek alması şart. Arjantin ve Brezilya milli takımı hocalarının 2 haftada bir kez ülkemizi ziyaret etmek zorunda kalması hiç de fena olmaz. İki takımın oyuncu havuzunun yüzde yirmisinin ülkemizden oluşması gerekiyor. O zaman Jo evvela CSKA'ya değil de Trabzonspor'a gelebilir...

Can dedi ki...

Kesinlikle katılıyorum ama sabır gerektiren bir yapı o. Millet yapımızıda hesaba kattığımızda futbolumuzda yap-işlet-devret modeli pek çalışmaz gibi duruyor.

Bursa, Kayseri, İBB, Eskişehir, Antalya... 1 seneden fazladır aynı hocalarla çalışıyorlar. Benim için bu bile yeterli kısa vadede. Bir kesim, Türkiye liginde istikrarın dahi başarılı olmak için yettiğini anladı sanırım. Sırada zeminler ve stadlar var. Sanırım ondan sonra ayak uydururuz bu scouting işine.

Yayın gelirlerinin artmasında sıkıntı yaratacak tek konu açgözlü Anadolu takımları bana göre. Furbolcularının ederlerinden bi haberler. Federasyon İngiltere'deki gibi bir yabancı uygulaması ile ayağını kesebilir bu işin. 5-6 tamam da 10-12 etmez oyuncuları şu halleri ile.

Related Posts with Thumbnails