7 Ağustos 2010 Cumartesi

07.08.2010 Bursaspor -Trabzonspor

Son bir aydır yurt genelinde gerçekleşen transferlerin ardından keşke Trabzonspor okkalı bir adam alsa da Beşiktaş ve üç siyah-kırmızılı ekipten biriyle şampiyonluk yarışına dâhil olsa diyordum. Bu düşüncenin temeline geçen sezon, bolca anlatmaya çabaladığımız Güneş faktörü ve oyunculardaki vasatın biraz üstündeki istikrarlı performans harç dökmüştür. Trabzonspor da binanın sıvalı halde bekleyen duvarlarına öyle fosforlu bir mavi öyle fosforlu bir bordo boya kullandı ki artık güneşin! çaresiz olduğu yerde bile çoğu insan tarafından şampiyonluk adasından görülebilecek bir hale geldi. Jaja’nın transferi Q7’den de Guti’den de daha önemlidir. “Daha önemli” nitelemesini kullanmam futbolcuların çapları açısından kıyaslanma değildir. Kulüplerin bulundukları konum ve ünlerinden ileri gelen bir kıyaslamadır. Beşiktaş gelişme hamlesinde kendisinden iki kademe daha yüksek oyunculara yönelirken, Trabzonspor dört kademe üstündeki bir adamı getirdi. Ceyhun Gülselam gibi Orta Asya’dan Akdeniz’e kısrak hızında şutlar gönderen bir adam varken yanına da kaleciyle gol ilişkisi, sepet sarkıtan tembel teyzenin bakkalla ilişkisine özdeş olan “gerçekten uzak” forvet eklemeleri yurdum kapıcılarını çok üzer ve Onur Recep Kıvrak’ı bir numaralı milli yapabilir. Birazdan gözlerinize Seyidoğlu pekmezlerinin sunduğu taktik geliyor allı yeşilli…
Bursaspor 4-4-1-1’ini korumaktadır. Şimdi, Batalla’dan dolayı 4-2-3-1 görenlere pek bir şey diyemem. Teknik adamın ileri uca koyduğu adamdan daha fazla ilerde kalan bir adam orayı üçlü yapmaz zaten bir de ziyadesiyle savunmada kalan yeşil-beyazlılarda o üçlünün oluşması mümkün değildi. Trabzonspor ise yukarıda gördüğünüz şekilde 4-2-3-1 ile konumlandı yeryüzüne. Geçen sezon, Bursaspor maçında onlar da 4-4-1-1 ile başlamışlardı ama Burak Yılmaz oyuna dâhil olunca döndükleri 4-2-3-1 olmuştu ve skoru eşitleyebilmiştiler. Şenol Güneş de zaten çoğu insanın vücuduna tavla pulu yapıştırıp Karadeniz’de yüzdürecek birikimde olduğundan bunu hiç unutmamış ve Ertuğrul Sağlam’a ön uyarısını vermiş oldu. Yazımızın burnu ise Kolombiya’ya çevrilmiştir. Yaklaşık 6 ay evvel şu yazımızın dibinde bir cümle yazmıştım. “Sanata değer vermeyen ülkemde, henüz erken olsa da, Teocu gol atma sanatı geçer akçe olur mu? Trabzonspor’un erken golü kutsayarak başarıya gitmesiyle zor gözüküyor…” Trabzonsporlu taraftarlar beklemese de Şenol Güneş bekledi ve Kolombiya mafyası bir üyesinden oldu…
Okul önlüklerinde balinleriz demek istiyorum… Trabzonspor’un o iğrenç grisini çıkarmasını istiyorum.
Oğuz Bey ve Hiddink aylardan beri formunun nirvasına ulaşmış Serkan Balcı’yı nasıl seçmez. Bu adam Türk futbolunun değeridir. Hamit’le birlikte sağ kanada ipek yolu açabilirler. Bundan sonraki bahaneleri duman ve Sadri bey’in kafasından dolayı maçı izleyemedik olursa hiç şaşırmam…
Bir de patenti ! bu bloga ait bir espriyi yineleyelim.
“İyi ki bir dakika 60 saniye”


5 yorum:

Can dedi ki...

Harika yine! Bol bol yapıyoruz reklam; maalesef ben de aynı dertten muzdariptim ama, bir şekilde hızlanıyor bir süre sonra.

Aynı Matrix de olduğu gibi, futbol bloglarının arasında da seçilmişler(!) var. Sol tarafta 100 ü görmeden, tıklamaya üşeniyor insanlar. Aman diyim kırılmasın o şevk. Yazıdaki gibi; gerekirse biz harç oluruz ayakta durması için.

Lev Kom dedi ki...

Sağolasın. Herkesin gönderdikleri önerileri birer birer uyguluyorum.

Muratonovic dedi ki...

Okunmak icin degil kendin icin yaz,o zaman gerisi gelir.. Su yazi cok hos olmus ornegin.. Benim takip ettigim bloglardan burasi hocam, aynen devam.. Sevki kirmaya gerek yok..

Lev Kom dedi ki...

Herkesin önerilerini dikkate alacağım. Sağolun.

Beytullah B dedi ki...

Arkadaşım bi kere yazmaktan vazgeçme, benim gibi tembelliğin esiri hiç olma...
Öneri olarak kabul edersen bold yazmaktan vazgeç gözü cidden yoruyor, ve blog tasarımını biraz değiştirirsen daha hoş olur gibi...

Related Posts with Thumbnails