22 Ağustos 2010 Pazar

21.08.2010 BEŞİKTAŞ-İ.B.B.

Evet, şu caps artık Beşiktaş’a dair sevdanın aklın hemen önüne simsiyahından perde indirmesidir. Beşiktaşlı biri İBB’yi daha fazla tanıyormuş meğer. Mustafa Demirtaş’ın maç öncesindeki beklentilerine dair yorumlarımı yazmışım. 5 atacağız…Çok ciddiyim…Sebeplerin tepesine elbet sevdanı koyuyorsun altına da defans göbeğinde Barbossa ve Marcus Vinicius’u oynamayacak İBB’yi. 36 saat öncesinde öğrendiğim savunma zaafı gözümün önüne Valeranga maçında “beş beş” diye çığırdım anı getirdi..İkinci  yorumda ise İskender Alın’dan korkumu görüyosunuz. İskender’in Beşiktaş’ın riskli savunma anlayışına en büyük zehir olacağını düşündüğümden sanal maçımda 2 gol eklemiştim kendisine…Kafamdaki skor da 5-2 idi…
Kumandaya bastım ve karşımdaki ’68 model bir zemin. Meşhur “ekin çemberleri” vardır ya. Los Galacticos’un derinliklerinden kopan uzaylıların sıra dışı şekiller çizdiği. Yeni Açık’la! Numaralı’nın birleştiği yerde 7 numarası çizmişlerdi keratalar. Hah işte. İşaretimiz de tamamdı. Alın size işte Tanrıların Arabacıları…
Bizde sevinç iki dakika sürer…Zemini konser insanları bu hale getirmiş…
Kadrolar Melihs’ ağzından dökülmeye başlıyor ve her adamda ağırlaşıyor kalbim. O 11 sanki göğsümün üzerine çıkmış tepiniyor. Her şerde bir hayır var… Kendi sanallığım zaten şu zalim arzda ne zaman endam etmiş ki…Ardından akla şunlar takılır. Schuster bu kadroyu çıkararak Yıldırım Demirören’e mesaj mı göndermek istiyordu? Yoksa gidebileceklerin hakkını yememek ve geleceğe umutla bakmak için 3 puanı riske mi ediyordu? Her ikisi de olabilir her ikisi de olmayabilir…Birincisine inanmıyorum…Şayet ikinci seçenekse burada da yarısı doğru yarısı yanlış bir karar söz konusudur…Tercihin yanlış kısımlarını belirtelim:
1-Bu maç İnönü’de oynanacaktır. İnönü’de artık bazı futbolculara sabır kalmamıştır ve bunun farkına varılmadan taraftarca mimlenmiş “güruhun” oynatılması hiç doğru değildir.
2-İBB ile maalesef yaşanan tarihi! gerginlikler hesaba katılmamıştır. Ayrıca Abdullah Mucip Avcı’nın özellikle Beşiktaş maçlarında takımını mucit gibi kurgulamasının da es geçilmesi.
3-Bu maçın milli maç arasından önce oynanacak son maç olmaması…
Tercihin doğru kısmına gelirsek:
1-Her ne kadar yukarıdaki tercihle çelişsem de yazmalıyım. Eğer Schuster bu oyuncuların kararını son hafta verse gönderilmesi düşünülen oyuncuların iki günde kulüp bulmasının zor olacağıdır. Umarım Schuster bu kararı şimdiden verebilmiştir de oyuncuların en azından yeni bir takım bulabilmesi için fazladan 7 günleri olur.

Fırat Aydınus garip düdüğünü ağzına götürür ve maç başlar. İBB’de dörtlü bir savunma vardır, onun önünde tekli bir Mahmut, sonra kanatların forveti sırayla kullandıkları dörtlü bir orta saha ve ileride o sırada kanatta durmayan bir uç eleman. 4-1-4-1…Kalede saf turist bulmuş taksici edasıyla kulağını nerdeyse bacakları arasından tutan zaman bekçisi Hasagiç..Bekleri sivrisinekten beter bir takımdan bahsediyoruz. Sağ dipte Ziya Doğan’ın burnundan düşmüş Rızvan sol dipte Ekrem…Bu ikilinin Quaresma’nın sinirlerini harap ettiğinden kimsenin kuşkusu yok…Zaten ben ne zaman Q7 şimdi geçirecek bir tane dediysem Portekizli o asabiyetinden faydalanıp oyununu daha da verimli kıldı. Belki de ellerindeki forvet yapısı Beşiktaş’a en ters gelecek adamlardan oluşmuş. Özellikle İskender Alın’ı geçen seneki yirmi kişilik lig kadroma eklediğimden, korkum büyük idi.
Beşiktaş maça hızlı başladı ama sahada golcünün zerresi olmadığından daha ilk yirmi dakikada 3-0’dan oldu. İşte risk alarak hücum oynayan takımlarda olması gereken kişi yoktu sahada. O adamın tek bir özelliği olacak. Her 3 şutundan biri gol olmalı. Belki abarttım belki de eksik söyledim. Madem oyunun hücum yönüne odaklanıyoruz bir tane adamımız koşmamış ne olur. Her takımın bir tane lüksü vardır. Biz de hakkımızı en ilerideki adamla kaybedelim. Benim içimde yara kalmış bir futbolcuyu çarpıcı olması açısından örnek vereyim. Beşiktaş tarihinin belki de aldığı süreye göre en fazla gol atan adamı Christopher Ohenhen’di ihtiyacımız. Gol yüzdesi yüksek adam erken öne geçişle farkın habercisidir, moral ibresinin hep limitleri zorlanmasıdır…
Şimdi Delgado var ya bu takımda oynadığı yerden mutsuz, bir Michael Essien gibi sürekli mevkii değiştirse hali ne olacak… Teknik adamımız 4-2-3-1’de kendisine top çıkarma görevi vermiş de Beşiktaş kaç kez uzun top oynadı sayabileniniz var mı?
Maçtan önce Milliyet muhabiri Serdar Sarıdağ şunu paylaşır bizlerle.”Geçen sene, Holosko’ya sordum senin asıl pozisyonun ne diye. O da bana dedi ki. Baros ne oynarsa ben de onu oynuyorum” . Yorumu size bırakıp sıhhatimi bozan diğer iki oyuncumuza geçiyorum.
Birincisi geldiği günden beri beğenmediğim ve bunu blogların yorum kısımlarında defalarca dile getirdiğim, Erhan Güven. Maç boyunca sadece bir kayda değer pas…
İkincisi ise Beşiktaş’ın çocuğu Nihat Kahveci. Geçen sezon sonunda o kadar umutlandım ki.
Yine de ıslıklamak bütün değerleri hiçe saymaktır. Umudumu tekrar yeşertmek isterim…
Şimdi bana yabancı kontenjanını yenşden ayarlamam için bir şans verseler Zapo, Ferrari, Fink, Ernst, Quaresma, Guti, Bobo, Hilbert, Holosko, Pür golcü! Onlusunu kullanırım. Takımımda ne Delgado’ya yer var ne de Tabata’ya. Tabata’nın değerinin 3 milyon avrodan fazla etmediğini sürekli yineledim ama ederinde bile oynamıyor…
Dün, Karabükspor forvetleri için aralarında bağ yoktur cümlesini yazdım. Biz de ise tam tersi birbirlerine o kadar bağlılar ki her pozisyonda en az ikisi kör düğüm oluveriyor... 
Q7-kaptan ve Ernst biraz da Cenk…Gerisi şimdilik lafügüzaf…
 

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails