25 Ağustos 2010 Çarşamba

Süleyman Seba "Çıplak..."

Taraftarlık zorlaşmaya başlıyor artık. Moda öyle bir şey tek hareketiyle ters yüz ediyor hayatın elbisesini. Bugün ak olan yarına kara çok sonraları yine ak ve sonsuz döngü…

Kırmızı formadır konumuz. Geçtiğimiz Salı oynanan HJK maçında kalecimiz Cenk Gönen’in üzerinde kıpkırmızı kaleci “kazağını” görürüz. Çoğu Beşiktaşlı da bunun aslında diğer 10 adamın üzerinde olması gerektiğini dillendirir. Beşiktaş formalarının iki yıl öncesine nazaran daha şık olduğuna inansam da hala istenen tasarımlara ulaşılamadı. Renk konusunda ise kırmızı fazlaca geri planda kaldı. Belki de ülkedeki takımların denenmemiş tüm renkleri formalarına aktarmalarından ötürü hatırı sayılı bir talep oluştu kırmızı formaya…
Başta dedik ya taraftarlık zor…20 yıl evvel aynı tutumu takınmamıştır Beşiktaşlılar…1990’da Beşiktaş’ın kırmızı formaya hasreti bir sürprizle sonlanacaktır. Adidas, Beşiktaş’ın Avrupa Kupası’nda Malmö maçı öncesinde aşağıdaki “allı” formayı hazırlar…

Rıza Çalımbay, Ali Gültiken, Metin Tekin ve Feyyaz Uçar formanın prömiyerinde kelimenin tam anlamıyla konu mankenidir. Rıza Çalımbay’daki memnuniyetsizlik al renkten midir yoksa çekim için harcanan zamanda altmış iki adet muz orta kesememesinden midir bilinmez lakin Kibar Feyzo papyonu kondurmuştur suratına. Zaten Rıza Çalımbay’dan Feyyaz Uçar’a doğru dişlerin görülme alanının arttığını hepiniz fark etmişsinizdir.
Milliyet gazetesi her ne kadar kırmızı formanın 1913 yılından beri giyilmediğini belirtse de yaklaşık 40 yıl öncesinden tekzip misali bir haber okuruz. Ellilerin başında Lille ile karşılan Beşiktaş’ın formasının düz kırmızı olduğu not düşülmüştür…
Formaların halkla tanışmasından sonra homurdanmalar başlamıştır ve Bedri koraman’ın ertesi günkü başlığı “Kırmızı Kartallar değil Kara Kartallar”dır….

Dün, Milliyet’te Beşiktaş’ın kırmızı formasını gördüm. Hem de adı konulmuş. “Kırmızı Kartallar”
Efendim, Balkan yenilgisine kadar renklerimiz buymuş da, yas için Siyah-Beyaz olmuşuz…
Bugün ne olmuş, Balkanlar’ı geri mi almışız. Baylar, yönetici baylar, bugün Türkiye'nin 7'den 70'e milyonlarca Beşiktaşlı "Kara Kartallar "dır...
Beşiktaş'ın renkleri, dünyanın bütün renklerinin anası babası, Siyah-Beyaz'dır.
Yemyeşil çimler üzerinde bembeyaz formalar ne güzel durur. En küçük cüsseli Beşiktaşlı futbolcu bile devleşir adeta.
Yapmayın, etmeyin, bir yerlere kırmızı bir çizgi mi çekersiniz, nokta mı atarsınız ne yaparsınız bilemem ama şu yeni getirdiğiniz kırmızısı bu kadar bol formalarla çimene çıkarmayın Kara Kartallar’ı.
Bugün bilhassa gece maçlarında sahada büyümek, birbirini iyi görmek, TV'de iyi görüntü vermek için forma renkleri başka başka olan takımlar bile, renklerini ince çizgilerle belirleyip, bütünüyle bembeyaz formalar giyerek, yeşil çimenlere kocaman ak zambaklar gibi yayılır-ken, göğsünde bomba patlamış Balkan şehitleri gibi çıkarmayın çocuklarımızı sahaya.
Beşiktaş'ın renkleri Siyah-Beyaz'dır, hele hâkim rengi anamızın ak sütü gibi beyazdır. Bütün renklerin anası beyaz.
Bir de psikolojik nedenlerine inelim isterseniz.
Futbolcunun birbirini hareket içinde görebilmesi, deplase olan arkadaşlarını fark edebilmesi çok önemlidir. Beyaz renge adeta şartlanmış olan beyinlerin, yeni renklere uyumu o kadar kolay mı olur? Saniyenin kaçta kaçı oranında düşünüp, yahu dur benim renklerin neydi diye karar mı verecek çocuklar?
Artık bir içgüdü haline gelmiş olan beyazı aramak, beyaza pas vermek refleksini çocukların adalelerinden nasıl söküp atacaksınız?
Kırmızı görüp saldırmış, kırmızıdan hep kaçmış adalelere nasıl ters komut vereceksiniz?
Yapmayın beyler, yapmayın. Ak-pak formalarımızı salça reklamına çevirmeyin.
...Ben Fenerbahçeli dostlarıma yarı şaka yarı ciddi hep şöyle diyorum: "Bak kardeşim, Fenerli futbolcuların pasları neden yerini bulmuyor, neden hep eski başarıyı göstermiyorlar biliyor musunuz? Eskiden sahalar çimsizdi. Zemin kara-kahverengiydi. Sarı ve lacivert çizgiler fark edilirdi. Şimdi sahalar yemyeşil. Fenerbahçe'nin formasındaki sarı ve lacivert çizgiler hareket içinde kaynaşıp, yeşil oluyor... Çocuklar birbirlerini fark edemiyorlar.”
Hem seyircinin, hem futbolcunun sahada renklerini net olarak görmesi gerek. Bir de TV'de hele alet biraz ayarsızsa kırmızı renk bile bela! Bunu bilmeyen kaldı mı?..
Gelin kardeşler etmeyin, eylemeyin şu Beşiktaşımız’ın renklerini dünyanın en zıt iki renginin bir araya getirdiği muhteşem renk dansını bozmayın.
Bütçem kaldırmasa da, ettiğiniz masrafları borç harç kapatırım, verin o yeni formaları bana çöpe atayım.


Bu tartışmalar üzerine Süleyman Seba’dan belki de hiç duyamayacağınız bir söz öne çıkartılır. “Çıplak mı oynayalım?” ve sebeplerini sıralar büyük başkan: “İstanbul’daki maçta Malmö beyaz forma giyerse , biz değişik bir forma giymek zorundayız. UEFA bunu emrediyor, kötü mü yaptık. Sahaya çıplak mı çıksaydık?. Biz durup dururken bu formayı yaptırmadık. UEFA’nın kuralları gereği yaptırılmıştır. Bilindiği gibi Avrupa Kupaları’nda mücadele eden tüm takımlar için üçüncü bir renk şartı getiriliyor. Bunun üzerine düşündük, taşındık ve tarihimizde de yeri olan kırmızı rengi UEFA’ya bildirdik” der ama Recep Çetin’i bir an için çırılçıplak düşleyen Malmölüler kararlarını klasik renkleri açık-mavide kılar…Beşiktaş da beyaz forma siyah şortla büyük bir faciayı önlerken daha büyüğüne yol açmıştır maçın sonucunda elenerek ve uzun süre kırmızı forma ortaya çıkmaz…

Bunları derleyen gencin fikriyse eli vermemek gerektiğidir zira sonucunda siyah-beyaz kol bile aranabilir…

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails